Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Oylesine Yazar

Oylesine Yazar
@OylesineYazar
Çok çiçekli ve biraz da şiirli.
­Hoca, "Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim."
Sayfa 248
Reklam
İnsan öğrendikçe, bildikçe evrenselleşir. ‘Efendi’nin Yunanca'dan geldiğini (aflendis) bildikten sonra insan başka türlü düşünür. Kilit (kleidi), harita (kharta), fener (fenarion), cins (genos) ve hatta ‘temel’ (themelion) de aynı dilin kelime­leridir aslında. Bizim ‘boş’ da İngilizceye (bosh) geçmiş. Ki­min kimden hesap soracak hâli var?
Sayfa 167
Nedense, hakkı yenmiş, elinden memleketi alınmış ve yokedilmiş bir kitle olarak Kızılderililer bende daha büyük bir acıma duygusu uyandırdı." Haksızlık bunlara verilen isimde başlıyordu: Biz Kızıl­derili diyorduk, halbuki derileri san-siyah renkteydi. Ameri­kalılar da Indian (Hintli) diyorlardı. Bu da yanlıştı, Kristof Kolomb’un hatasıydı."
Sayfa 165

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Diploma; Yunancada iki kere katlanmış anlamına geli­yor, defter de aynı dilde ‘diphteria’ yani yüzülmüş hayvan derisinin değişik bir biçimi, difteri hastalığı da derinin iltihabıymış.
Sayfa 166
Aklın yanında hikmet dediğimiz yüksek bilgi kabiliyeti­ne de yer vermek lâzımdır. Hikmet, bu âlemin olaylarına, onun üstüne çıkarak mütevazi bir şekilde bakmak, araların­daki iç ahengi sezmek, aşk ile realitenin derinliğine nüfuz etmektir.
Sayfa 159
Reklam
Nefes almanın kendine mah­sus nizamı olan ‘Pranayana’ egzersizinde Pranayana vasıta­sıyla, aydınlığı saklayan peçe kaldırılır. Zihin belirli bir te­merküze erişerek uygun hâlini iktisap eder. İşte o zaman hisler tamamıyla hüküm altına alınabilir." ‘Cross’ metodunu bile anlayan hukuk müşaviri işte bunu anlamazdı.
Sayfa 135
"Nefis muhasebesi" uzun bir yoldu, hayat kadar uzun bir yol. İnsanın bütün bir ömür boyunca heyecan içinde yaşama­sı ve yaşarken de durmadan kendisiyle hesaplaşması demek­ti bu.
Sayfa 132
Özlem(ek)
Goethe’nin mısralarını hatırlıyorum. Nuraver die Sehnsuckt kennt, weiss was ich leide Allein und abgetrennt von aller Freude Seke ich ins Firmament nach jener Seite Ach! der mich liebt und kennt, İst in der Weite Es brennt mir, es schmerzt meine Eingeıveide Nur wer die Sehnsuckt kennt, Weiss was ich leide (Özlemi tanıyanlar ne çektiğimi bilirler.) (Yalnız ve bütün zevklerden uzak) (Göğün o tarafına bakıyorum.) (Ah! Beni seven ve tanıyan çok uzakta.) (İçim yanıyor, içim sancıyor) (Özlemi tanıyanlar ne çektiğimi bilirler.)
Sayfa 116
çok iyisin, açıksın... dünyada bundan daha mesut bir şey tasavvur edemiyorum. Zaten bu büyük âlemde kendimizi ayrı ayrı düşürecek olsak mutlak değerimiz sanki nedir... eğer birimizin bir kıymeti varsa, o da diğerinin ona verdiği değerdir... aşk muhakkak derin bir dostlukla başlar.
Sayfa 115
Sözünün Eri
"Bizde sözün çok değeri kalmamıştır," dedi orta yaşlı profesör. "Söylemek başkadır, yapmak başka. Bazı sözler yasaklanmadıkça bunun sonu alınmayacak galiba.
Sayfa 58
Reklam
Her şey öğretilebilir. İyi yaşamak için neler yapmalı? Bunu bile öğretebiliriz insanlara. Çünkü iyi yaşamak da ‘bilgi’ye daya­nır. Bunu da göstermeliyim sizlere. Çünkü ülkemizin insan­ları daha yaşamanın acemisidir. Onlara insan gibi yaşaması öğretilmemiştir henüz. Nasıl yaşamak gerektiği de sezdirme­den öğretilebilir onlara. Hayatın yaşamaya değer olduğu öğretilebilir. Güzel sanatların da, edebiyatın da “büyük ve gü­zel şeylerin" de varolduğunu öğrenmeli insanlarımız.
Sayfa 55
Başka şeylerin, meselâ matematik gibi güzellik taşıyan şey­lerin önemli olduğunu, parasızlığın değil Fuzuli’nin ciddiye alınması gerektiğini düşünüyordu belki de. İnsan ters talihi için olsa olsa bir ‘Şikâyetname’ yazardı, o kadar.
Sayfa 53
"Herkes kendi toplumunda yaşar: iki ayrı millet gibi. ‘Kuşları da ötekileri küçümser ta­bii.’’ Güldü: "Şu iki milleti aynı bayrak altında toplayabilseydik, belki biz de bilim savaşında bazı toprakları ele geçirebilirdik."
Sayfa 49
Böyle öğrencilere okulda bazı adlar takılır, değil mi?" di­ye sordu profesör. "Nasıl?" dedi genç adam. "Canım bilirsin, sanıyorum lisede ‘inek’ derler böylelerine. Teknik Üniversite’de de ‘kuş’ diye çağırırlarmış çalışkan öğrencileri. Böyle garip kuşlara iyi gözle bakılmaz; hele bir de ders kitaplarıın dışında bir şeyler okumaya kalkarlarsa... en azından ku­rulu düzen bozulur diye korkulduğu için hiç acınmaz bunla­ra.
Sayfa 48
Çocukluğumda annem beni, boş gezmeyeyim diye, yaz ayları boyunca muh­telif esnafın yanına çırak yollardı." Evet, yani geçim sıkıntı­sından filân değil, boş gezmesin diye. "Bir sene kuyumcu ya­nında, bir sene de eczanede çalışmıştım. Ve aklımda kaldığı­na göre, yirmi beş damla bir gram eder, yani bir santimetre- küp.
Sayfa 47
1.102 öğeden 1.081 ile 1.095 arasındakiler gösteriliyor.