Kitap oldukça olağanüstü öğelerden oluşuyordu. Masal gibi öğütleyici kısa kısa metinlerden oluşuyordu. Betimlemeler başarılı ve güçlüydü. İnsanı kendisine çeken bir havası vardı. Dikkatimi çeken noktalara değinecek olursam. İnsanın hayal derinliklerine yolculuk diyebilirim. Kitapta da dediği gibi hayvan yükü kadar kitap okuruz, birçok şey öğreniriz lakin bunun sonucunda her şey belirli bir noktaya ulaştığında elimizde ne kalır? Hiç, koskoca bir hiç! Varlığımız sıfır noktasına ulaştığında ya hiçizdir ya da hep Aynalı Baba için hiç ve tek aynıdır, tektir ve birdir. Evet dünyamıza baktığımızda da tek ve bir olanın insanlara ne güzellikler sunduğunu da görmekteyiz. Bir çok güzel sözler ve o sözlerin altında yatan yoğun anlamlar örneğin bu alemin bütün zevki hiçliği ümit etmektedir. Evet dünyamıza bakarsak aslında insana çekici gelen her şey aslında dinimiz için kötülüğü temsil etmektedir. Kitap bana göre dünya hayatının geçiciliğini, faniliğini, hatta ölünce uyanacağımız bir rüya olduğunu kanıtlayan bir yapıttır.Rüyalar gördüğümüz haliyle gerçektir. Hayallerimiz ise bizim kurgularımızdır. Hatta kelimesine ve bilgisine sahip olamadığımız şeyi hayal bile edemeyiz. Hayaller sınırsızdır sanırız. Gayet sınırlıdır halbuki her insanın hayali kendi kelime dağarcığındaki sahip olduğu şeyler kadardır.