Bir armağan, bir mucize olduğu söylenen şu hayatın saçma sapan bir şekilde bitebileceğinden korktum hep. İçimde böyle bir korku varken de hayatın tam da bu şekilde, yani saçma sapan bir şekilde sürdüğünü anlamadım. Asıl bundan korkman gerektiğini anlamadım.
Büyürken anneme dair güçlü anılarımız olsun isterdim. Ama onun sözcükleri yoktu.Aşırı üzülmenin, sevinmenin ya da dua etmenin kadınıydı. “Gözünü kapat, dişini sık, biraz dayan,” derdi her şeye.
Eser Kuru Oggito diye bir sitede yazarın bir hikayesine denk geldim ve tesadüfen kitapçıda gördüm aldım. İlginç bir kitap. Uzun zamandır öykü türünde kitap okumuyordum. Derinlikli, birbiriyle etkileşimli hikayeler. Kaybetmek, yoksunluk, özlem gibi duyguları özne (anlatıcı;baş karakter) üzerinden işlemek yerine yitirilen üzerinden anlatmış gibi hissettim. Başka hikayelerini bulursam da takip ederim.Yedi Renk, Cankurtaran, Boşluklar hikayelerini özellikle beğendim.