Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ravzanur Yaşar

"Ne oldu?" "Övülmeye pek alışık değilim." "Alçakgönüllülük iyidir. Fakat ölçüsü kaçırılan her şey eksiklik haline gelir." diye tuhaf bir yanıt verdi kedi.
Reklam
Şimdi, anlıyorum ki kendi boşluklarını gürültüyle doldurma ihtiyacı duyanların rahatı için şarkılarımızı kesmek gerekli değilmiş.
Sayfa 30 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Sadece yalnız kalmış çocuklar tutkularını boşa harcamazlar, diğerleri duygularını toplulukta sohbetlerde dile getirirler, kurdukları samimiyetlerle köreltirler, aşk hakkında çok şey duymuş ve okumuşlardır ve aşkın ortak bir kader olduğunu bilirler. Onunla bir oyuncakmış gibi oynarlar, tıpkı erkek çocuklarının içtikleri ilk sigarayla övündükleri gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü, gençlik denilen şeyin bir sevme kabiliyetinden, bir sevme kudretinden başka birşey olmadığını anlıyordu. Bu da elden gitse bile yine korkusu yoktu. Zira, ona göre, hayatta sevmenin ve sevilmenin bin türlü şekli vardı. Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı.
Sayfa 184Kitabı okudu
"Belki de Tanrı çölü, insanlar hurma ağaçlarını görünce sevinsinler diye yarattı." diye düşündü.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Onun düşüncelerine göre müzik, güneşin sayısız enerjilerinden birinin başkalaşımıydı ve kâinatın derinliklerinden akıp geliyordu; besteci ise bir radar gibi onları uzaydan yakalıyor, şekillendiriyor, ahenk veriyor, seslendiriyordu. Yani müzik kâinatın ve zamanın seslendirilmiş biçimiydi.
Sayfa 102 - NoraKitabı okudu
Mutluluklarımız genellikle anlık duygular olarak kalırken acılarımız ömürlük dersler vadeder bizlere. Sancılarımızın kılavuzluğu, sevincimizin süre sınırına takılmaz.
İçindeki çocuğu "kendisi" büyütmek zorunda kalanlara...
Ve kendini sevmeyi öğrendiği günden beri, sahip olamadığı yahut kaybettiği sevginin yasını tutmayı değil; sahip olduğu kadarına şükretmeyi seçti! Bu seçim her masalı mutlu sonla bitirir. Masalınızın sonu mutlu olsun!
Sayfa 17 - İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Gezdikleri yerde her gördükleri şeyin kendilerini sevindirmek için yaratıldığını sanıyorlardı. Deniz onlara bir aşk masalı, ormanlar bir vefakârlık hikayesi anlatıyordu.
Varoluşunun zirvesini gösteren, hayatın artık daha fazla yükselemediği bir kendinden geçme hali vardır. Yaşamanın çelişkisi de odur ki bu kendinden geçme, esrime hali, insan ancak en hayat doluyken ve insanın ancak hayatta olduğunu tamamen unutmasıyla gelir.
Reklam
Eski içgüdülerin kışkırtması sonucu belli zamanlar insanoğlunun güvenli şehirlerden ormanlara ve geniş ovalara sürükleyen kimyasal maddelerce fırlatılan kurşunlarla can almak; kan dökmenin şevheti; öldürmenin hazzı. İşte o an Buck'ın içindeki şey de oydu, yalnız onda çok daha derinlerdeydi.
Aptalların tahakkümüne, günahsızların cezalanmasına; faziletin susmasına ve ihtirasların gürültüsüne, hikmet ehlinin tahrik edildiğine ve nadanların alkışlandığına şahit oldu.
Şimdi ben sana yalnız şunu söyleyebilirim:"Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir. İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır." Sana, senin sözlerini tekrarlayarak veda ediyorum: "Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim."
Sayfa 162Kitabı okudu
Hayvan bilinci yaşanan ânın ötesine geçemediği gibi, kurbanlarının soyunun tükenebileceğinide düşünemez...Hayvan yok eder üretmez...Hayvani zevkler duyumsal düzeylerin civarında kalır ve algısal olandan kaçınır...