Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre

Emre
@ReadsForFreedom
Selahaddin konusunda ilginç bir not
Kudüs krallığı Hristiyanlar tarafından 1099'da fethedilmiş ve 1177'de kaybedilmişti. Nezer-Salah-el-din-Joseph adında bir Suriye krali Kudüsü feth etmiş ve Suriyeli, Ermeni,Gürcü ve Yunan Doğulu Hıristiyanları orada bırakarak bütün Batılı Hıristiyanları ve özellikle de şövalyeleri şehirden kovdurtmustu. Kısa bir süre sonra, 13.yy da Anjou ailesinden, Napoli krallarından biri Suriye kralından Filistin'deki kutsal mekanları satın almış. Kral Müslümanların kendisini kalleşlikle suçlamalarından ve bu satis konusunda kendisiyle kavga etmelerinden endise duyduğu için bu ticareti gizli tutmuş . Kutsal Mekanları himaye etmeleri için Napoli krali tarafin dan Fransisken rahipler gönderilmiş. Filistini fetheden Mısırlı sultanlar ve Türk imparatorları bu rahiplerin kalmalarına müsaade etmiş ve varlıklarını kabul etmişlerdi.
Sayfa 66 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Reklam
IV. Mehmed'in tahta cülus ettigi donemde -ki kendisi şu an Türklerin imparatorudur ve 1648'de yedi yaşındayken imparatorluğun başına geldiğind - devlet, kendi arzulalarına göre resmi görevleri yerine getiren kadınlar ve harem ağaları tarafından yönetilmekteydi. Türkler Osmanli sarayının hiç bu kadar bozulmadiğini ve bu denli tuhaf bir davranis
Osmanlı vezirlerinin çoğu halkı sömürüyor. Babıáli buna tahammül edip yapanları pişmanlığa çağıryor. Şikayetler kesilirse sorun örtbas edilmiş oluyor aksine şikayetler şiddetleniyorsa Babıáli suçlunun kellesini kestirip malına el koyuyor. Böylece halkın öcü alınmış, adalet yerini bulmuş ve örnek verilmiş oluyor. Babıâli: Bâb-ı Âli ya da basitleştirilmiş şekli ile Babıali, Osmanlı Devleti döneminde sadrazam sarayına verilen isimdir
Sayfa 36 - Kitap YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İkinci gözlemim ise yeryüzünde Türkler kadar kolay kandırılan ve kandırılmış bir halkın olmamasıdır. Doğal mizaçlar çok sade ve kabadır kandırılmaya çok müsait insanlardır. Bu yüzden Hristiyanlar onlara sayısız düzenbazliklar ve hoş olmayan hileler yapıyorlar. Bir süre kandırılıyorlar ama gözlerini açtıklarında , öyle sert bir darbe indiriyorlar ki kendilerine yapılan her şeyin öcünü bir seferde alıyorlar.
Sayfa 36 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Öyle ki bütün Türkiye bu sikkelerle dolmuş ve başka sikke birimleri görünmüyormuş , çünkü Fransızlar diğer sikke birimlerini topluyorlar mış. Bu büyük kazanç Fransızları öyle kör etmişki elde ettikleri bu buyük kazanç ile yetinmeyip daha da çok kazanmak istemişler : Beş solluk sikkelerin ayarını düşürmeye başlamışlar ve ilk Dombeste ardından Orange ve Avignon'da düşük kaliteli gümüşten sikke basmaya başlamışlar, Monako ve Floransa da daha da kötüleri üretilmiş: Daha sonradan Ceneviz devletinin uzak şatolarında da ve daha başka yerlerde de gümüşlenmiş bakırdan ibaret olan bu sikkelerden darp edilmiş. Marsilyalılar sikkelerini satmak için değerini kendileri düşürmüşler. Ödemelerinde kullanmışlar ve sarraflara neredeyse yok pahasına vermişler. Ne kadar çok belirgin ve ciddi olsa da Türkler yıllardır maruz kaldıkları bu kandırmacanın farkına uzun süre varamamışlar: Sonunda bunu fark etmişler ve bu onları öylesine öfkelendirmiş ki kalpazanlikla suçladıkları Fransızlara çok büyük avaniler kesmişler. Avani: Batılı tacirlerin Osmanlı limanlarında gümrük dışında vermek ya da ödemek zorunda kaldıkları her şey için kullanılan deyim.
Sayfa 34 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Reklam
Emre
@ReadsForFreedom·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Türklerin Siyasi Düsturları
Türklerin Siyasi DüsturlarıPaul Ricaut
8.5/10 · 12 okunma
Chardin 1672 İzmir Gözlemleri
Hollandalilar Izmirde, belki de hiçbir Avrupa ülkesinin yapmadığı kadar çok iş yapıyorlar : Fakat başka şehirlerde fazla ticaretleri yok ve Levant'taki şehirlerde ticaretleri pek gelişmiş değil. Asıl kazançlarını Ermenileri ve mallarını Avrupa'ya taşıyıp geri getirerek elde ediyorlar. Aynı zaman da Türkiye'de yaygın olarak kullanılan sikkeleriyle de kazanç sağlıyorlar. Bu sikke düşük ayarlıdır ve üstelik sahtesi pek boldur, bunlar ekü, yarım ekü, teston ve on beş solluk sikkelerden oluşuyor. Ekü ile yarım ekü Hollanda'ya aitler. Türkler bunlara her iki yüzünde de aslan kabartmasi olduğu için asani ismini vermişler. Araplar ise aptalca aslanı köpek sanmışlar ve bu paralara köpek anlamına gelen ebukelb adını vermişler. Çeyreklerin neredeyse hepsi sahte ve bunların aralarında en iyi olanların yanlızca yarısı gümüş. Fakat türklerin ayırt etme yetisi o kadar düşük ve bilgileri öylesine az ki bu sikkeye İspanyol sikkesinden daha az değer veriyorlar.
Sayfa 32 - Kitap YayıneviKitabı okudu
%24 (109/448)
Kanunların Ruhu Üzerine 1
Kanunların Ruhu Üzerine 1Montesquieu
10/10 · 21 okunma
Özel tutkularımızı giderme imkanlarımız ne kadar az olursa kendimizi o nisbette genel tutkulara veririz. Keşişlerin tarikatlarına duyduklan bunca sevgi nereden geliyor acaba? Tarikatın dayanılması olanaksız tarafları olmasından. Manastırların kuralları, alelade tutkuları dayandığı şeylerin tümünden yoksun eder onları, ellerinde de kala kala ruhlarının kıvranmasına sebep olan kurallara karşı duydukları tutku kulır. Bu kurallar ne kadar ağır olursa, yani eğilimlerinden ne kadar azaltırsa, geri kalan eğilimlerine de o kadar kuvvet verir ---- Bu yorumlamayı okuyunca günümüzdeki şu soru aklıma geldi "Menfaati olan insanları bunun dışında tutarsak, günümüzde hangi dinden olursa olsun insanları, tarikatlarin oldukça zor (ve kimilerine göre de mantıksız) olan ritüellerini yaptırtan inanç nereden gelmekte? " Bu sorunun cevabıni Montesquieu merkezinde yorumlarsak aslında bunun daha önce bahsi geçen gurur olduğunu görürüz. Bir nevi bu "Bakin ben bu bu zevklerden uzak durdum, tarikatımın veya grubumun bana söylediği şeyi yapabildim!" demek, kişiye bunun dışında övünç duyacağı başka bir imkan bırakılmaması da Montesquieu'yu doğrulayacak nitelikte.
Sayfa 98 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bugün 3 ayrı ya da aykırı eğitim görmekteyiz: Anamızdan gördüğümüz eğitim, Öğretmenlerimizden aldığımız eğitim, Toplumdan edindiğimiz eğitim, Sonuncu eğitim şeklinde bize söylenilenler ilk ikisinden aldığımız düşüncelerin hepsini yıkar.
Sayfa 89 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
İstibdat Hükümetindeki Eğitim Üzerine
Saltanat idarelerindeki eğitim, kişinin ruhunu yükseltmeye, istibdat hükümetlerinde ise alçaltmaya çalışır . Eğitim böyle bir hükümet şeklinde köleliği öğretmeli. İşin başına geçildiği zaman bile böyle bir eğitim almış olmak bir nimettir; çünkü, hiç kimse aynı zamanda köle olmadan tiranlık edemez Aşırı itaat, itaat edenin bilgisiz olmasını gerektirir, hatta işin başında bulunanın bile böyle olmasını gerektirir, danışmaya, şüphe etmeye, düşünüp taşınma ihtiyacı yoktur. Sadece ister, işte o kadar. İstibdat idarelerinde her aile kendi başına bir imparatorluktur. Şu halde, asıl görevi, başkalarıyla yaşamayı öğretmek olan eğitim burada son derece sınırlanmıştır: Kalbe korku, ruha da dinle ilgili çok basit birkaç ilke vermekten ibaret kalır. Bilgi tehlikeli, rekabet uğursuzdur.
Sayfa 88 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
Ama nezaket, kaynağını, böyle bu derece arı bir yerden almayı adet edinmiş değildir. Nezaket daha çok kişinin kendini göstermek isteğinden doğar. Gururlu olduğumuz için nazik oluruz: Bayrağı olmadığımızı, üstelik her çağda ve her yaşta insanların kendilerinden uzaklaştırdıları kişilerle beraber yaşamadığımızı gösteren davranışlarımızın olması gururumuzu okşar. Saltanat idarelerinde nezaket saraya mal edilmiştir. Aşırı derecede üstün olan kişi geri kalan insanlar seviyesini düşürür. Onun için herkes birbirine saygı gösterir, saygı, kendine saygı gösterilen kişinin hoşuna gittiği kadar gösteren kişinin de hoşuna gider, nezaket de buradan doğar işte çünkü, bu tarz davranış saraya mensup olduğunuz ya da mensup olmaya layık olduğunuzu gösterir.
Sayfa 85 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
Bir milletin genel olarak bir ilkesi varsa, o milleti meydana getiren bölümlerinde yani ailelerin de aynı ilkeyi benimsemeleri gerek. Şu halde her hükümet seklinde eğitim kanunlarını birbirinden ayırmak zorundadır . Saltanat hükümetlerinde bu kanunların konusu şereftir, Cumhuriyetlerde fazilet: istibdat idarelerinde de, korkudur.
Sayfa 83 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
Saltanat hükümeti faziletin yokluğunu ne ile giderir?
Niyetimin, saltanat hükümetini yermek oldugunu sanmayın diye acele ediyor, dev adımlarla ilerliyorum. Evet, saltanat hükümetinde bir kuvvet eksik, eksik ama onun yerine de bir başka kuvvet var ki adına Şeref diyoruz yani her kişinin ve sınıfın önyargısı, sözünü ettiğim siyasi faziletin yerini alır ve her yerde onu temsil eder, en güzel davranışları ilham edebilir, kanunların kuvvetiyle birleşince de tıpkı fazilet gibi, kişiyi hükümetin amacına yönetebilir. Böyle iyi bir şekilde düzenlenmiş saltanat hükümetlerinde herkes aşağı yukarı iyi bir vatandaş olabilir, ama iyi insan pek az bulunur: Çünkü iyi insan olmak için kişinin böyle bir niyeti olması, Devleti de kendi çıkarını düşünerek değil bizzat Devletin çıkarını düşünerek sevmesi gerekir. Burada Machiavellinin Prens adlı eserindeki İyi Prens > İyi Insana çevrilmiş gibi. Montesquieu'nun özellikle bu kısımda Machiavelli'den sağlam beslendiğini düşünüyorum
Sayfa 78 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okuyor
160 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.