Parıltı
Sessiz vücudunla
yanımda yatıyorsun kumda,
Üzerinde yıldızlar.
Bir ışın mı kırıldı bana doğru?
Bir değnek mi yoksa
üstümüzde kırdıkları,
böylesine parıldayan?
Sınırlar gölge düşürür bu gök mavi kuşağı günlere
İsa'nın uykusunda sarar hırkasını Meryem senden kalma dünün acılarına!
Bahar ortası,
akan zamansızlıkmış ağına takmış gider günler, boğulurcasına gölgelerle.
Akşamlar akşamlara kaçıyordu yolumdan,
gecenin koyuluğundan belliydi
gölgelerdi salan karanlığı.
İç sancısı anılarla,
yasak alevlerle buğulaştı evren dün gece ansızın.
Ancak hala yanmakta gözlerin ışıl ışıl gölgenle!
Aynılar bizi ayırdığında siper olurum karanlıklara en derinlerden, sinerim dününe.
Ufuklar nice korkular salar her bedenden, sorgusuz.
Ben yitirdim kendilerini ta dibinde o ölümlerin
Umursar mı geceler sahte olsa da sürgün siyahlar?
Beynimin labirentlerinde savaşlar izlemekteyim yetim saatlerde
Önümdeler gözlerin, antik gömü misali sevinciyle
ve
bir tepeden yüksekçe saçlarınla!
İlk insanların Olimpos dağında tanrılara baş kaldıran kişinin adı.
Bu bir mit olarak da göze çarpar. En geniş içeriğiyle insanın yeteneklerinin oluşundan bahseder. Yani prometheusçuluk, bir isyan mı
bir varoluş sancısı mıdır
yoksa derin bir varoluşun altındaki nedenlerden ötürü tanrıya baş kaldırış mıdır?
Gilles Deleuze bunu farklı bir bakış açısıyla ele alır ve şöyle ekler: " En yüksek Prometheusçu günah budur, seçim yapmak."
Tanrının bizi yaratıp ve özden gelme isyan ateşimizle kendi yeteneklerimizden yola çıkarak, tanrıya isyan mı ederiz yoksa hayattaki bize bahşedilen yeteneklerle hayatı idame mi ettiririz:)
Yorum:
Tanrı(din, toplum gözündeki tanrı) insanı yaratırken bir varoluş sancısıyla yarattı ve bu sancılar, yetenekler tanrıya isyan etmeye sebep oldu bu da ayrıca bir seçimdir. Yeteneklerle birlikte isyan dolu bakış açısıyla
tanrıya, prometheusçuluk anlayışla baş kaldırı.
Şimdi sorarım bunca seçim günahken insanın var oluşu mu sancılı yoksa üstüne yeteneklerle tanrının insanın ona isyan edeceğini bildiği halde, insanın bu seçimi mi günah?
Tanrı bunu bilemez miydi yarattığı şeyin ona verilen üstün (akıl, düşünme vs.) yeteneklerle isyan edeceğini,
bu bir döngü mü tanrı yarattığı şeyi mi sınıyor yoksa yarattığı şeyi mi tanımıyor veya şöyle bir soru daha:
İnsan tanrının mı ürünü?
...
Bilirim,
akşamdaki tenin pırıltıdan pırıltıya yükselir.
Unutulmuştur senin olduğun yerde iki bacaktan öte olmayanlar!
Gelen sendin bütün çiçekler solmuş.
...
Kulaksız kuloğluydu Hitler bir zamanlar, insanlığını yitikçe anlatırdı İskender'e.
Duymalıyım diyor tablolarını savaş meydanlarında insancıkların bedeniyle
Nedir yahu bu devlet sahneleri, yok mu ölüm dercesine?
Uzanırken yatağında Alman aksanıyla
nerdesin ölüm diyor devletinin çitlerine?
Ayaklar altına alınmasın mı bu sınırlar, gayemiz
Öylece, konacağım omuzlarına aklımın gözyaşlarını zehirleyerek.
Omuzlarımızdan eskiyi çıkaracağım, beni gri tonlu şehirle küstürür müsün?
Griliği kalsın arkamızda.
Sen kon bize, bu gece sansürüm eskiye!
Şehirler uyanmış karanlık rüyalarından kimliklerimiz tanık gölgelere!
Yatıya kalıyorum gözlerine bu gece.
Tarih, yazar mısın şu gözleri?
Öpüşlerim bu gece sana koşuyor,
aklımın kapıları tek tek dağılana kadar deştim senden olan akşamı!
Eylülden vurdum Aralık'ı, senle telaşlı gece yolculuğuna hazırlanırken...
Mavi, savaş açmış unutulan gölgelere senin gecedeki omzundan.
Ama ben hâlâ şiire bulanmış yüzündeyim, kainat boşlasın hiçliği.