Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Ahmet KARAKUZULU
Ahmet KARAKUZULU
@Riqpa35
Keşif duygusuyla ; dünyayı , doğayı ve insanları daha güçlü algılayabilmek için okumak en iyi çözümdür.
Bankacı idi
Üniversite
izmir
203 okur puanı
Kasım 2014 tarihinde katıldı
Daha önce Otomatik Portakal kitabını okuduğum yazar, bu kitabıyla sınıfta kaldı. Bana göre, kitaptaki karakter değil, yazar hastalanmış. Ki böyle bir kitabın basımı için editöründen , basım işçisine, mürekkebinden, tonlarca kağıdına yazık etmiş. Aslında kitap, incelemeyi dahi hak etmeyen bir çalışma. Şu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için bu incelemeye ihtiyaç duydum: Herhangi bir kitabı başarılı bulunan bir yazarın , okurlarca kabul gören kitabının; öncesinde veya sonrasında yazdığı , başarı çizgisi düşük çalışmaları ticari fırsatçılık güdüsüyle yayınlanmaya uygun gören yayın evleri çok net bir şekilde biz okurlara hem saygısızlık ediyor hem de bizi sömürüyorlar. Az da olsa zaman zaman benzeri durumlarla sizler de karşılaşıyorsunuzdur muhtemelen.
Tam olarak ezber bozan bir kitap. Bu yönüyle okunmayı kayıtsız şartsız hak ediyor . Yeryüzünde canlıların ilk görüldüğü dönemden başlayıp, adım adım bu günkü tür insana gelinceye kadar nelerin yaşandığını etkili ve anlaşılır bir dille okura aktaran kitap, konulara farklı bakış açısıyla da benzeri çalışmalardan daha fazla öne çıkıyor. Kitaptan özet olarak çıkarımım: Geçmişte ve günümüzde en tehlikeli hayvan insandır.
Yazarın önceden "Boyalı Peçe" romanını okumuştum. O kitabı belirli bir edebi çizgiyi yakalamış bir eserdi. Bu kitabı ise çok daha başarılı. 792 sayfa olmasına karşın oldukça akıcı bir dille yazılmış. Kurgu ve anlatım oldukça başarılı. Bazı bölümlerde; okur kendini hikayenin içinde hissediyor. Ana karakter Philip oldukça canlı bir şekilde tasvir edilmiş. Aşık olma fikrine tutsak Philip'in yaşadıklarını okurken, zaman zaman artık hata yapmaması için onu uyarmaya çalışacak, insancıl yönüyle tanıştığınızda ise ona ısınacaksınız. Bir insanın, çocukluk çağlarından itibaren birey olma , yaşamı algılama ve yaşamı içselleştirme çabası etkili şekilde anlatılıyor. Doğuştan engeli olan bir bireyin, ailesinde, okulda, sosyal yaşamında, iş yaşamında yaşadığı güçlükler ve karşılaştığı rencide edici söz ve davranışlar insanın içini sızlatan türde. "Topal bacağından
bahsetmem seni biraz sarstı mı genç dostum." "İnsanlar bana ne zaman kızsalar , doğrudan ya da dolaylı olarak yaparlar bunu.""Bunun senin zayıf noktan olduğunu biliyorlar herhalde." (sayfa:758) Kurgu kısmen yazarın öz yaşam öyküsünü de içerdiğinden inandırıcılık konusunda okuru çok rahat bir şekilde ikna ediyor. Sıkıntılı bir dönem yaşadığımız ve evlerde tutsak edildiğimiz şu günlerde , anın gerginliğinden uzaklaşmak için okumanızı rahatlıkla önereceğim bir eser.
Okur Takip Önerileri
KENDİ YAŞAMINIZA VE TOPLUMSAL YAŞAMA KALICI BİR İZ BIRAKABİLİRSİNİZ.
Bazı kitaplar vardır, okur o kitabı okuduğunda; bunun geç kalmış bir okuma olduğunu hisseder ve hayıflanır. Ben de kitabı okuduktan sonra hayıflanıp, geride bıraktığım yaşamımı ve kararlarımı düşündüm:) Zweıg, her yazım türünde yakaladığı başarısını bu kitapta zirveye taşımış. İnsan yaşamında öylesine anlar vardır ki, o anda verdiği ya da veremediği kararlar tüm yaşamını , aynı zamanda toplumsal yaşamı zamanın akışında baştan sona etkiler ve değiştirir. "Fanilerin yaşamına çok ender inen o büyük an, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden böyle korkunç biçimde öç alır. Sağduyu, üste itaat, çalışkanlık ve özenlilik gibi bütün toplumsal erdemler, her zaman sadece dehaları isteyen ve onları sürekli şekillendiren o büyük anın ateşi karşısında direnemez, eriyip gider. Yazgıyı belirleyen böylesi anlar, duraksayanları küçümseyerek geri iter, yalnızca yeryüzünün farklı tanrıları olan yüreklileri ateşten kollarıyla kucaklayarak göklerdeki kahramanlık katına yükseltir." (sayfa.113)
Kitap, bu kapsamda; insanların ve toplumların yaşamındaki geri dönülemez değişimleri , 14 ayrı tarihi olayda irdelemiş. Bu kitap için, binlerce kitabın özeti diyebilirim. İstanbul'un fethinden, kıtaların keşfine, dostoyevski'nin ölüm korkusundan, Sovyet Ekim devrimine bir çok önemli tarihsel olay, bir roman rahatlığıyla okunabilir bir tarzda kaleme alınmış. Okumanızı mutlaka öneririm.
İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği AnlarStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20195,5bin okunma
Edebi olarak zayıf, kolay okunan, hap gibi bir kurgu içeren, belli ki yazarını zengin etmiş keçi boynuzu tadında bir kitap. Bir kitabı okuyup bitirdiğimde, döner zihnimi yoklarım. Kitaptan bana ne kaldı diye. Bu kitaptan kalan: sahte bir gülümseme oldu. Eminim ki çok sayıda olumlu eleştir de almıştır. Ancak, sağlam edebi eserleri okumaya alışmış, beklentisi yüksek okurların bu kitaptan uzak durmasını öneririm:)
Thomas More, 500 yıl saklı kalmış bir pırlantadır.
Thomas More, kitabı 1516 yılında kaleme almıştır. Eserde, yazarın mutlu bir toplum nasıl olmalı düşüncesi resmedilmiş. Yoksulluğu yok etmeden, paylaşım sorunlarını ortadan kaldırmadan, sınıf ayrımını toplumsal tanımlamalardan silmeden hiç bir ulusun mutlu, huzurlu olamayacağını ideal bir toplum örneği üzerinden kaleme alan yazar, düşünce tarihinde , sosyalizmin öncülerinden biri olarak tanınmaktadır. kitap, yazıldığı dönemden bu güne beş yüz yılı geride bıraktığı halde, insanlık için büyük bir umut ışığı olma niteliğini korumaktadır. Dünyada, adil bir yönetim anlayışıyla başlayıp, toplumsal üretimin insanlara eşit dağıtıldığı, ilk doğduğu andan itibaren kendini güvende hissedecek çocukların dünyaya geldiği, dayanışma kültürünün ve ortak akıl bilincinin üst düzeyde olduğu bir toplumu anlatıyor Thomas More. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Ütopya ülkesi anlatılırken, ikinci bölümde; günümüze kadar bu kitap ve yazarla ilgili yapılan çok sayıda edebi değerlendirme yer allıyor. Örneğin, Platon'un yazdığı Devlet ile Ütopya'nın karşılaştırması yapılmış ki düşünce tarihine ilgi duyan okurların büyük ilgisini çekebilir. Büyük beğeniyle okuduğum bu kitap, her okura rahatlıkla önerebileceğim bir eser niteliğinde. Bu kitapta, İngiliz devlet ve fikir, düşün adamı Thomas More'yi tanıyıp çok seveceksiniz. Şu kadarını söyleyebilirim ki "günümüzde bu düşünce yapısına sahip insanlar ülkemizi ya da dünyayı yönetseydi, yer yüzü daha yaşanılır olurdu."
Kitabın başlangıç sayfaları, sizi ürkütmesin. Bu bölümde çok sayıda karakter ismi geçtiği için okuma biraz güç ilerliyor. Ancak sonraki bölümlerde bu kitabı iyi ki okumuşum diyeceksiniz. Neden mi? Yazarın anlatım becerisi, Bay Elekes, İren, Blanca gibi karakterlerin inandırıcılığı, diyalektik olmadan olayların geçtiği dönemi çok iyi bir şekilde kurguya yedirmiş olması, Hitler zulmünü ve Sovyet baskısını toplumsal zeminde okurun gözüne sokmadan anlatmayı başarabilmesi ve daha bir çok sebep. Diğer sebepleri sizin keşfetme isteğinizi dikkate alıyorum:) Herman Hesse, "Magda Szabo'nun yazdığı tüm eserleri okuyun okutun " diye boşuna söylememiş.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki yazar gerçekten başarılı bir kitap kaleme almış. Buna karşın okuru yorabilecek bir eser. Eski Türkçe kelimelerin çokluğu okurun işini güçleştiriyor. Kitabın hakkını verebilmek için kağıt kalem elde, sözlük yanı başınızda olmalı. Bu arada Klasik Türk Müziğinden hoşlanan okurlara kitap yeni bir kapı açıyor. Bu kapı didaktik sayılabilecek çok sayıda öge barındırsa da beğendim. Eseri, bir tarihi dönem romanı olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü, Osmanlının son dönemleri, Cumhuriyetin İlk kuruluş döneminde yaşanan geçiş sorunları, roman karakterlerinin yaşadıkları dönemi etkileyen ikinci dünya savaşının ortaya çıkış süreci gibi konular kurgu içerisinde başarıyla işlenmiş. Roman karakterlerinin bir bölümü, Osmanlı burjuvasının ve bürokrasisinin son temsilcilerinden oluşuyor. Toplum ortalamasına göre daha yüksek yaşam standardına sahipler. Elbette yine bir aşk hikayesi var:) Mümtaz ile Nuran'ın aşkı alabildiğine sahici duruyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanından sonra yazarın bu kitabını da genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim.
Bu kitabı seçerken zaman zaman tüm okurların düştüğü yanılgıya düştüm doğrusu. Bu yanılgılarım; kitabın arka sayfasında yer alan "müthiş bir kitap" olduğunu belirten tanıtım yazısının etkisinde kalmam, yazarın referans olabilecek bir ödüle sahip olması, yine yazarın beğenerek okuduğum Sineklerin Tanrısı romanını yazmış olması idi. Kitabı okurken ne ben Wıllıam Goldıng'i anlayabildim, ne de Wıllıam Goldıng beni anlayabildi:) Oysa, zor metinleri okumaktan keyif alan bir okur olmama rağmen , kitap hiç bir edebi beklentimi tatmin etmedi. Kurgu, karakterlerin etkinliği, akıcı anlatım, güzel söyleyiş, iz bırakacak tasvirler vb. Hiç birini bulamadım. 332 sayfayı sonuna kadar okumamın tek sebebi yazara ve onun emeğine olan saygımı son satıra kadar muhafaza etme isteğim idi. Hiç kuşkum yok ki bu kitabı okuyup çok etkilenebilecek okurlar da çıkacaktır mutlaka. Çünkü, her okurun algısı, zihinsel paradigmalarına bağlı olarak farklı bir şekilde olabilmektedir. İşte ben, o okurların yorumlarını merakla bekliyor olacağım.
Thomas Paıne, Amerika'nın bağımsızlığını ilan etmesinde ve bu kapsamda kaleme alınan "Amerikan Özgürlük Bildirgesi" nin hazırlanmasında büyük katkıları olan aydın, yazar ve siyasi şahsiyettir. Öyle ki Fransız devrimine de yazdığı kitaplarla etki etmiş, bu sürecin içerisinde yer almıştır. Britanya'nın egemenliğinde bulunun Amerika Kıtası'nın bağımsızlığını elde etmesine fikirleriyle yol gösteren yazar, İngiltere'nin sömürgeci olduğunu, oysa kendi ülkesinin hiç bir kimsenin malında mülkünde gözü olmadığını belirterek, bu gün torunlarının yönetimindeki Amerika'ya adeta doğru yolu gösteriyor. Kitabı okurken ülkem adına hayıflandım. Amerika, neredeyse 1800'lü yılların başında bağımsızlığına kavuşup 200 yıl içerisinde çok önemli bir gelişim gösterirken, bu dönemde biz sürekli gerilemişiz. Az sayfayla çok şey anlatan bu kitabı özellikle yönetim biçimleri ve siyasete ilgi duyan okurlara öneririm.
Bu romanı ikinci okuyuşum. Bu defa daha fazla etkilendim. Beni etkileyen unsurlar; Felix ve Henrıette arasındaki dramatik ve sonsuz aşk, yazarın ağdalı olmakla birlikte fevkalade ustalık içeren anlatımı, kitabın genel kurgusu ve finalde, Nathalie'nin , kadın erkek ilişkilerine dair Felix'e verdiği çarpıcı ders. Vadideki Zambak, tekrar tekrar okunmalı:)
Nedeni yazarın yazdığı ilk romanı olması mıdır bilmiyorum. Ancak, romanda bir şeyler eksik. Kelebek koleksiyonu yapan, ayrı dünyaların insanı Clegg ile resim öğrencisi Miranda'nın macerasını içeren kurguda, bir dengesizlik var. Yazar, kitabı iki bölüme ayırarak kurguyu tamamlamış. İlk bölümde olayları Clegg'in penceresinden anlatırken, ikinci bölümde ise Miranda'nın penceresine konuk oluyoruz. Kitap bittiğinde; ağzınızda saatlerce çiğnediğiniz keçiboynuzunun tadını alabilirsiniz:) Aynı yazarın, "Fransız Teğmenin Kadını" da aynı lezzet sorununu yaşatmıştı bana. Bir süre John Fowles'tan uzak dursam iyi olacak.
Romanın yazım dili oldukça şiirsel ve etkileyici. Buram buram Anadolu kokuyor. Anlatım oldukça başarılı , akıcı ve açık bir dil içeriyor. Baba karakterinin ruh halini , düşünüş biçimini, insancıl ve yardımsever yapısını etkili bir şekilde okura geçirebilen yazar, bu romanında muhtemelen kendi öz yaşam öyküsünü anlatmış. Kendi, eşi ve kızıyla ilişkisi , modern bir aile örneği oluşturacak kadar dikkat çekici. Babasına ve ailesine bağlılığı da, bıktırıcı Ankara-Denizli gidiş gelişleriyle yeterince ikna ediciydi. ANCAK, kitabı keyifle okurken; anlatıcının (yazarın) sık sık sigara molası vermesi , Ankara'dan Denizli'ye giderken yollarda beyaz bir atı ve kasabaya gittiğinde genellikle geceleri beyaz gömlekli bir çocuğu sık sık hayal meyal görmesi, annesinin babasına "len müslüman" diye sık sık hitap edişi, evlerinin merdiveninde iniş ve çıkışı engelleyen erik ağacının kesilmesini sık sık vurgulayışı kitabı okurken beni fazlasıyla rahatsız etti. Genel olarak; başarılı bir Türk Yazar olan Hasan Ali Toptaş'a ve başarılarına inanıyorum. Her yeni eserinde çizgisini sürekli yukarı taşıyacağını umuyorum.
Çanların hala kimin için çaldığını anlayamadınız mı?
Kitapla ilgili öncelikle olumlu değerlendirmelerimi paylaşmak isterim. Bilgi yayınevinin bastığı kitap, 632 sayfa olmasına karşın, fevkalade akıcı olduğundan 4 günde bitirebildim. Bu akıcılığı sağlayan kuşkusuz yazarın kurgulama ve anlatım becerisi en başta etkiliyor. Bunun yanı sıra çevirinin de oldukça başarılı olduğunu belirtebilirim. Yazar,
Genç Cumhuriyetin büyüyüp gelişmesinde beklenmeyen Hitler katkısı!
Eser, bir anı ve dönem inceleme çalışmasıdır. Kitap, Cumhuriyetin 10. yılında , özellikle yüksek öğretim kurumlarının kuruluşunu ve organizasyonunu sağlamak üzere ATATÜRK tarafından ülkemize davet edilen, Hitler zulmünden canını kurtarmaya çalışan ve ağırlıklı olarak yahudi bilim adamlarından oluşan çok sayıda fedakar insanın büyük güçlükler içeren yaşam öyküsünü anlatmaktadır. Kitabı okurken, her satırını büyük bir ilgiyle okuduğumu belirtmeliyim. Bunu sağlayan içerik ve yazarın başarılı kurgusu idi. Bir roman kurgusuna büründürerek konuyu öylesine etkili bir şekilde anlatmış ki. Satırları okurken, adeta olayları siz yaşıyorsunuz. İstanbul ve Ankara Üniversitelerinin kuruluşuna büyük katkısı olan ve ülkemizde iz bırakan isimler: Prof. Ernst Hirsch, Prof. Ernst Reuter, Paul Hindemith, Carl Ebert, Prof Dr. Albert Malche, Prof. Eduart Zucmayer ve Cornelius Bischoff. Kitapta, bu saydığım isimlerin ayrı ayrı dramatik yaşam öyküleri, bilimsel saygınlıklarını korumak için verdikleri mücadele kitapta başarıyla öyküleştirilmiş. Bu başarılı çalışma için yazar Kemal Yalçın'a bir okur olarak teşekkür ederim. Eğer, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren verilen mücadelelerin arka planını anlamak, bu gün 96. kuruluş yıldönümünü kutladığımız CUMHURİYET'imize sahip çıkmak istiyorsanız bu eseri okumanızı öneririm.
