Bugün için Türkçeyi iyi kullanan, onun gücünü ve olanaklarını iyi değerlendiren yazarlardan biri olduğumu düşünüyorum.Kim bilir belki de bu, büyükbabam, büyükannem ,dadım ve dillerine ağır mühür vurulmuş herkes adına konuşmak isteğindendir.
Ön yargı ile elime aldım kitabı. Çok satanlara girmesiyle merakıma yenik düştüm.Klişeleşmiş bir aşk romanı bekliyordum. Jack LONDON’ un ardından böyle bir kitabı okumak beni tatmin etmeyecek diye düşündüm. Evet Klişeleşmiş, mantığa uymayan çok fazla detay vardı ama yine de beni içine çekti . Her sayfada gözyaşım aktı. Sanırım biz Y kuşağı zoru, kavuşamamayı, arabeski seviyoruz.Dramdan besleniyoruz. Şimdiki kuşak saplantılı aşk olarak görse de bizim dönem bu aşka kara sevda derKitabın özeti: Ahmet kaya, türkü, kaçak çay, ,beklemek daha çok beklemek
Kitap konusunda eleştireceğim birkaç ırkçı söylem gördüm. “Mümkün olsaydı keşke seçebilmek doğduğum toprakları…” ne yani Diyarbakırlı olmayı seçmez miydin? Sürekli kitapta Kürt Kürt deyip ötekileştirmesi, sonra Diyarbakır köylerinde bekar kadınlara yan gözle bakılması vb vb.
Bir Kürt SevdimDilek Bilgiç Esen · Müptela · 20224,678 okunma
Bir gün büyüdüğünde ezmesinler istiyorsan yavrunu, önce sen üzme, sen ezme. Senin değer verdiğine tüm dünya değer verir ve seni doyuramadığını doyuramaz insanlık bir araya gelse.
O göğün altındaki insanlar da birbirine çok benziyorlardı; her yerde, yeryüzünün dört bir yöresinde, birbirlerinin varligindan habersiz, aralarından nefret ve yalan duvarları girmiş ama yine de birbirinin aynı olan; düşünme hiçbir zaman öğrendikleri halde, bir gün dünyayı altüst edebilecek gücü yüreklerinde, içlerinde kaslarında biriktirmekte olan 100 milyonlarca insan yaşıyordu.
Üretimin sürdürülmesi ama ürünlerin dağıtılmaması gerekiyordu. Uygulamada bunu gerçekleştirmenin tek yolu da savaşın sürekli kılınmasıydı.
Savaşı nasıl yaptığı yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez insan emeğinin ürünlerini de yok eder.