...hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır, keşke ben de ağlayabilseydim, her şeyi gözyaşlarımla söyleyebilseydim, anlaşılayım diye konuşmak zorunda kalmasaydım.
"Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının"
Tek seferde okuyabileceğim kitap değil. Yanlış düşünüyor olabilirim ama bir konudan bahsederken daldan dala atlıyor gibi geliyor. Okumuş olanınız varsa tabiki yorumunu beklerim. Zamana yaymaya karar verdim.
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
sadece orada
ışıklar kapanıp
perde parladığında
kendisini dünyanın geri kalanıyla
denk hisseder İsmail
eşitlik, kardeşlik, özgürlük
sadece orada mümkündür onun için
belki de bunun için İsmail
bir film gibi yaşar da hayatı
az geriye çekilip
izleyemediği için kendini
kahreder