Pintinin biri gizli bir yere bir hazine saklar. Etrafındakilere ise kendini fakir biri olarak tanıtmak da ama için için zenginliğine sevinmektedir. Bir komşusu bunu öğrenir ve sakladığı hazineyi çalar.
Ama bizim pinti hazinesinin çalındığını öğreninceye dek sevinmeyi sürdürecektir.
Son nefesini verene dek durumu öğrenmezse ölünceye dek zengin olduğunu düşünerek mutlu olacaktır. Tıpkı sevgilisinin kendisini aldattığından bihaber bir adamın durumunda olduğu gibi. O da durumu öğrenmediğinde mutlu olacaktır.
Ya da tam tersi bir durumu ele alalım. Diyelim ki adamın son derece sadık bir karısı var. Ama yalancı kimseler onu karısının sadakatsizliğine ikna etsinler. Bu durumda adam cehennem azabı içinde yaşamaz mı?
Gördüğünüz gibi bizim mutluluğumuzu ya da mutsuzluğumuzu belirleyen şey hakikat değildir. Bizler tasavvur eder, kanaat sahibi olur sonucunda da mutlu ya da mutsuzluğa erişiriz.
Olaylar değil, onları algılama biçimimizdir.