Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
Öncelikle bu inceleme diğer incelemelerime nispeten biraz daha uzun olacak, şimdiden okuyacak olanları uyarmakta fayda görüyorum. Zira kitap dolu doluydu ve birçok şey üzerinde düşünmemi sağladı. Bu yüzden biraz edebiyata dair görüşlerimi de içerisine katarak sohbet havasında bir şeyler yazmak istiyorum. Ancak sohbet ederek ve üzerine konuşularak
İnsanın kendi kendini suçlamasının keyif veren bir yanı vardı. Kendi kendimizi suçladığımız zaman başka birinin bizi suçlamayı hakkı kalmadığını düşünürüz. İnsanın ruhunu suçluluk duygusundan arındıran şey itiraf etme eyleminin kendisidir; günah çıkartan rahip değildir.
Vicdan azabını dindirecek, ahlak duygumuzu yatıştıracak bir takım afyonlar vardı. Fakat buradaki, günahın insan ruhu üzerindeki çürütücü etkisinin gözle görülür bir ifadesiydi; insanın kendi ruhunda yarattığı tahribatın kalıcı bir işaretiydi.
Tuval üzerinde biçim ve renge dönüşen kimyasal atomlarla Dorian'ın ruhu arasında gizli bir ilişki mi vardı? Ruhun düşündüğü atomların hissetmesi mümkün müydü acaba? Yoksa ruhun düşlediklerini atomlar hayata mı geçiriyordu? Ya da tüm bunların dışında çok korkunç başka bir sebep mi vardı?