Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Seçil Yardım Örengül

Tanıştığım kişilerin elleri benim için birer karakter aynasıdır. Bazı eller küstahtır, bazıları mutsuz; onların soğuk parmaklarına dokunduğunuzda kuzey fırtınalarına dokunmuş gibi olursunuz. Bazı eller içlerinde güneş ışıkları saklar.
Reklam
Karanlığın ve sessizliğin de kendine göre harika yanları var ve ben elimdekilerle mutlu olmayı öğrendim. Zaman zaman karanlığın beni bir sis gibi sarmalayıp yalnızlığa ittiği anlar olmuyor değil. Sisin gerisinde ışık, müzik ve insanlar var ve benim içeri girmeme izin yok. Kader, sessizlik ve acıma duygularından oluşmuş bir kafesim var. Sözcükler dilimin ucuna kadar geliyor ve sonra kalbimdeki dökülmemiş yaşların arasında kayboluyor. Sessizlik ruhumun üzerinde oturuyor. Sonra umut bir gülümseyişle ortaya çıkıp bana şöyle fısıldıyor: ‘Neşenin kaynağı kendini unutmaktır, başkalarına yardım et.’ Başkalarının gözlerindeki ışık benim güneşim, kulaklarındaki müzik senfonim ve dudaklarındaki gülümseme mutluluğum oluyor.”
Karanlığın ve sessizliğin de kendine göre harika yanları var ve ben elimdekilerle mutlu olmayı öğrendim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Köpeklerin şefkatli hallerine ve neşeyle sallanan kuyruklarına bayılıyorum
Ayaklarımın altında bir kez daha baharın yumuşak toprağını hissetmek, çimenlerle kaplı patikaların sonundaki akarsularda parmaklarımı yıkamak ve çimenlerin üzerinde yuvarlanmak ne kadar güzel bir duygudur.
Reklam
Şehir dışında kişi, yalnızca doğanın ince işlerini görüyor ve şehrin kalabalığında varlığını sürdürmeye çalışan insanların mücadelesinden dolayı ruhu kedere gömülmüyor. Fakirlerin yaşadığı kirli ve dar sokaklarda dolaştığımda güzel ve büyük evlerde yaşayan insanların bunu hiç düşünmeden ne kadar mutlu olduklarını düşünmek beni isyana sürüklüyor. Güneşsiz sokaklarda, yarı giyinik ve aç dolaşan çocuklar uzattığınız elden tokat atacakmışsınız gibi kaçarlar. Zavallı küçük yaratıklar, onlar benim kalbimde büzülüp kalırlar ve beni hiç dinmeyen bir acı içinde bırakırlar. İnsanlıktan çıkmış, büzülüp kalmış kadın ve erkeklerin nasırlaşmış ellerini tutarak onların yaşam mücadelelerinde ne kadar acı çektiklerini anlıyorum. Güneşin ve havanın tanrının, tüm insanlığa hediyesi olduğu düşünülür ama gerçekte öyle midir? Şehrin varoşlarında güneş ışıldamaz ve hava kirlidir. İnsan nasıl kardeşinin yoksulluğunu unutur ve önüne gelen ekmeği yiyebilir. Ah, keşke insanlar şehrin şaşaasını ve kalabalığını bıraksa ve doğaya dönüp basit ve dürüst hayatını yaşasaydı! O zaman çocukları ağaçlar gibi asil ve düşünceleri çiçekler gibi tatlı ve güzel olur muydu dersiniz? Şehir dışında bir yıl çalıştıktan sonra şehre dönünce bunları hayal etmemek olanaksız.
Bana kalırsa hepimizde, insanın yaratılışından beri yaşadığı duyguları ve izlenimleri anlatabilme yeteneği vardır. Her insanın bilinçaltında yeşil dünyanın ve mırıldanan suların görüntüsü, körlüğün ya da sağırlığın çalamayacağı kadar derinde atalarından bir miras olarak vardır. Bu miras, altıncı bir his gibi görür, duyar ve hisseder.
Bir şiirin güzelliğini anlayabilmek için her sözcüğü anlamak ya da gramerin en ince noktalarını bilmek gerekmez. Bilgili öğretmenlerimin, benim anlayabileceğimden çok fazlasını anladıklarını biliyorum ama benim hırsım yok. Başkalarının benden akıllı ve bilgili olabileceklerini rahatlıkla kabulleniyorum. Akıl ve bilginin derecesi bir şiirden alınabilecek zevki ve mutluluğu sınırlayamaz.
Kitapları (…) büyük bir zevk alarak okudum. Onların iyi yazılıp yazılmadıklarını düşünmek hiç aklıma gelmedi, ne yazılış şekilleri ne de yazarları hakkında bir fikrim vardı. Onlar ayaklarımın altına serilmiş birer hazineydiler ve ben de onları, arkadaşlarınızun size verdikleri sevgi ya da güneş ışığı gibi doğal bir hediye olarak kabul ederek okudum.
Bence bilgi mutluluktur çünkü bilgi -geniş ve derin bilgi- doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlar.
Reklam
Bütün değişimleri yaşarken eğer başımdan geçmemiş olsa asla öğrenemeyeceğim şeyler de öğrendim. Bunlardan biri sabır. “Bilgi güçtür.” Bence bilgi mutluluktur çünkü bilgi -geniş ve derin bilgi- doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlar.
Sayfa 83 - Kuraldışı yayınlarıKitabı okudu
Bırakın duygularım benimle alay edilmesine neden olsunlar, o sözcükler, içinde bulunduğum ruh halini o kadar iyi açıklıyorlar ki…
Sayfa 83 - Kuraldışı yayınlarıKitabı okudu
Çiçeği, kökü ve çiçeğin sapını tanımlamak, çiçeğin büyümesini öğrenmek mümkün ama sabah çiğinde yıkanmış taze bir çiçeğin kokusunu sevmek öğrenilemez.
Ama üniversite benim sandığım gibi evrensel bir Atina değildi, orada insan büyük ve akıllı insanlarla yüz yüze tanışmıyor hatta onların yaşadıklarını dokunarak bile anlayamıyordu. Orada oldukları doğru ama sanki hepsi birer mumyaydı. Kim olduklarını anlayabilmek için onları sımsıkı sarmalayan öğrenim duvarlarını kazıyıp, parçalara ayırmak gerekiyordu. Öğretmenlerin çoğu ne yazık ki öğrendiğimiz şeylerden zevk alabilmemizin temelinde, anlamaktan önce eserleri yaratan kişilere sempati duymamız gerektiğini göz ardı ediyorlardı. Detaylı açıklamalarının pek azı kişinin hafızasında yer ediyor, akıl bu bilgileri -ağaçların olgun meyvaları dalından atması gibi- düşürüyor. Çiçeği, kökü ve çiçeğin sapını tanımlamak, çiçeğin büyümesini öğrenmek mümkün ama sabah çiğinde yıkanmış taze bir çiçeğin kokusunu sevmek öğrenilemez. "Bu hipotezler ve açıklamalarla neden zamanımı harcıyorum?" diye kendi kendime sürekli sorup duruyordum. Bu düşünceler aklımın içinde kör kuşların çaresiz kanat çırpışları gibi çırpınıyordu. Büyük eserleri inceleyerek öğrendiklerimize karşı çıktığım sanılmasın, benim karşı çıktığım eserler hakkında fikirlerin dikte ettirilmesi. Çünkü ne kadar insan varsa o kadar da fikir var.
Sayfa 81 - Kuraldışı yayınlarıKitabı okudu
İlk önce farkına vardığım ve hâlâ yaşadığım sorun, zamansızlıktı.
Sayfa 79 - Kuraldışı yayınlarıKitabı okudu
9bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.