2. Murad’ın, Venediklilere verdiği ültimatom
Bu şehir benim atadan mirasımdır. Büyükbabam Bâyezid elindeki güçle bu şehri Rumlardan almıştır. Rumlar bana üstün gelselerdi bana haksızsın diye karşı gelebilirlerdi. Fakat şimdi İtalya’dan Latinler (Venedikliler) buraya haksızlıkla ayak basmadılar mı? Geri çekilmeniz gerekir. Bunu yapmazsanız derhal üzerinize yürüyeceğim.
Yıldırım Bâyezid, 7. Ioannes’ten şehri teslim etmesini istiyor ve şu ultimatomu veriyordu: “Dostumuz olmayı arzu ediyorsan, oradan çekil, sana istediğin eyaleti veririm. Yoksa peygamberim şahidim olsun ki, kimseye âmân vermeyecek, herkesi mahvedeceğim.”
Ey Selimî, dünyayı sana veriyorlar ama bu kadar küçük ve ehemmiyetsiz bir şeye hattâ dönüp bakma.
Okur Takip Önerileri
Dağlarca gamım var fakat kimseye söylemem. Belki bu belâ ve zulüm benim yardımcıdır, sığınacağım yerdir.
Gözümün girdabından akan gam seli içinde boğulduğum gece dalga benden kaçtı; deniz de benden ürktü.
Benden bir vefâ görebilmek için yüz cefâma katlanmalısın” demişsin… Benim vefâsız sevgilim, cefânın sayısı hadden aştı.
Ey gönül, başkasından yardım, dostluk umma; düşmandan da korkma. Devlet ve saltanat ancak Allah’ın verdiğidir.
Bakınız yâr, ağyârın hatırı için ne yaptı; ağyâr ile dost olunca yâr yine neler yaptı.
Gamı gidermeye çalıştıkça mahzun ve yaralı gönlüme daha fazla gam hücum ediyor.
Gam; benden başka bir dostu, bir mûnisi olmadığını söylüyor; ben de ondan başka bir yâr, bir arkadaş tanımıyorum. Ben gam ile bahtiyar olurum o da benimle mesrûrdur
Ey canım, seni öldüreceğim diye bir yemin ettin. Allah aşkına bir yemin daha et de gönlüm inansın
Beni kahrettin; fakat yüzünü göster de kolayca can vereyim. İstiyorum ki bu müşkül işi yine sen kolaylaştırasın.
Diyarbakır fatihi Selim Han
Selim Han tarafından Diyarbekir şehri Ekim 1515’te fethedildi. Diyarbekir‘in zaptı, Osmanlı hazinesine büyük bir gelir kaynağı oldu. Diyarbekir eyâleti geliri 1528’de 25 milyon akça ile bütün Balkanlardan alınan gelirin sekizde birine yükselmekte idi.
Hanlar Hanı Selim Han
Selimşah, yahut daha çok yayılan adıyla Yavuz Selim’in kişiliğinde Yıldırım Bayezid ve Fatih Mehmet’in atılgan cihangirliği canlanıyordu. Son derece tehlikeli koşullar içinde tahta çıkan Selim, imparatorluğu demir bir pençe ile tutmuş bir pâdişahtı. Tumanbay’a gönderdiği mektupta, kendisinin Büyük İskender gibi “şarkın ve garbın hakimi” olacağını yazmıştır.
Fatih, sosyal devlet anlaşıyını benimseyen ve uygulayan bir sultan idi.
Fatih’in yaptırdığı hastanede (Dâru’ş şifâ) muhtaç kimselere bakılır ve bedava ilaç verilirdi. İçinde iki alim ve tecrübeli doktor, bir kehhal(göz doktoru), bir cerrah, bir eczacı hazır bulunurdu. Ecza mahzeni muhafızı ve idari işlerine bakan bir emîn ile vekili, iki hastane aşçısı, kapıcı ve iki hastabakıcı hastane personelini teşkil etmekteydi. Vakfiyede hastalara tatlı muamele olunması özellikle işaret olunmuştur.