Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir,
Banliyo treninde rastladığımız
Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.
Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez. Tıpkı düşleri gerçeğe dönüştürmeyi beceremediği halde düş yorumculuğuna kalkışan cadı gibi.
İdeolojik düşüncelerini bir kenara bırakıp Edebi açıdan baktığımızda bile Hüseyin Nihal Atsız, Edebiyatımızda şiire kattığı mükemmel üslubu ve kusursuza yakın kullandığı edebi diliyle, bu alanda fark yaratmayı başarmıştır. Coşkusunu her şiirinde fenomenlik seviyelerine taşıyarak, okuyucusuna duyguyu geçirme konusunda da hatrı sayılır bir başarı göstermiştir. Özellikle "Geri Gelen Mektup" adlı şiirini ele alırsak; kullandığı kusursuz aruz ölçüsünün yanında, bir aşığın gözünden yapılan en güzel aşk tasviri, sevgiliye yapılabilecek güzellemelerin mükemmel ötesi bir seviyeye çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kesinlikle kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye etmekten de kendimi alıkoyamıyorum. İyi Okumalar.