Karanlığın içinde sessizce süzülen kızıl hareler doğa annenin, yeni günü doğurduğunu fısıldıyordu. Zihnim durup, öylece baktı; bu yaşlı ve güzel şehre...
Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.
Topluma mutlak şekilde teslim olmak, bütünüyle onun esiri olmak gerekir. Toplum ancak o zaman yalnızca kölelere, ruhsal olarak intihar etmiş kimselere saygı duyar.
Oğlum okuyacak, kitapları olacak. Sonra yazacak, yazmayı öğrenecek. Sayıları , hesap yapmayı... Ve bütün bunlar bizi özgür kılacak, çünkü o öğrenecek, biz de ondan öğreneceğiz ve özgür olacağız.
Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir ,bilir misin? Yarım işler,yarım konuşmalar,yarım günahlar,yarım iyiliklerdir.Sonuna kadar git be insan ,avara et ve korkma ! Tanrı baş şeytandan çok yarım şeytandan iğrenir!
Bütün aşklar küllenir , bütün babalar ölür , bütün hikayeler biter. birinin, yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden , biri hariç , bütün çocuklar büyür.. gölgesini kaybeden insan , gölgenin kendisine dönüşür.