Her güzelliğin dibinde insandışı bir şey yatar ve bu tepeler, gökyüzünün bu tatlılığı, bu ağaç dizileri kendilerine yüklediğimiz bu düşsel anlamı hemen o dakikada yitiriverir, yitirilmiş bir cennet kadar uzaktırlar bundan böyle.
Kurt insanın yüreğindedir. Yürekte aramak gerekir onu. Yaşam karşısında uyanıklıktan ışık dışına kaçışa götüren bu ölümcül oyunu izlemek ve anlamak gerekir.
Freud'un bir anlatısına göre genç bir insanın hayatını mahfeden üç şey vardır: duygusallık, farkındalık ve fazla düşünmek. Yüksek bir bilinç düzeyi, en büyük cehennemdir. Bunu anksiyete nöbetlerinin tam ortasında anlarsın.
Aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
Yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
Elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
Anladım gökyüzü olmak istediğimi
Bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
Seni kim çizebilir ki şubat yolcusu
Yalnız akşam olsun dağınık olsun
Ceplerinde bozuk bir bulut uğultusu
Geceleyin dörtte sabaha karşı yağmursun
Seni kim çizebilir ki şubat yolcusu
Bütün çizgileri bozuyorsun
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz