Evrim teorisinin bir diğer büyük hezimeti de fosil kayıtlarındadır. Yıllar süren arkeolojik çalışmalarda bulunan fosiller arasında, evrim teorisinin öne sürdüğü gibi, canlıların basit türlerden kompleks türlere kademe kademe evrimleştiğini göstermesi gereken ara geçiş formlarına bir türlü rastlanamamıştır. Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin sayılamayacak kadar çok olması gerekir. Daha da önemlisi, bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Çünkü bu ara geçiş formları gerçekten var olmuş olsa, bunların sayısı bugün bildiğimiz hayvan türlerinden bile fazla olmalı ve dünyanın dört bir yanı fosilleşmiş ara geçiş formu kalıntılarıyla dolup taşmalıdır. Evrimciler 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında yaptıkları hummalı fosil araştırmalarında bu ara geçiş formlarını aramaktadırlar. Oysa, 150 yıla yakın bir süredir büyük bir hırsla aranan bu ara geçiş formlarından eser yoktur.
Din yavaş yavaş bilime ayak uydurmak zorunluluğunu duydu. Kutsal Kitap'taki ipe sapa gelmez ilkelerin, benzetmeler, simgeler yoluyla açıklamaları yapıldı; Protestan- lar ilkin Kilise ile Kutsal Kitap arasında paylaşılan yetkiyi yalnız Kutsal Kitap'a, sonra da bireyin ruhuna tanıdılar. Yavaş yavaş dinin gerçek olgulara dayanmadığı ortaya çıktı, örneğin Adem ile Havva'nın gerçekten yaşayıp yaşamadıkları tartışma konusu oldu. Böylece din, ayrıntılar üzerinde durmaktan vazgeçerek, postu kurtarmaya çalıştı - bunu başarıp başaramadığı da ortadadır.
Aaa öyle deme Dora, yarım saatte evrimi bitirebiliyorlar. Bkz: youtu.be/g-m9QfFiUm4
😂
-geçenlerde beni "doğru yola" ulaştırmak isteyen birisi atmıştı bu videoyu :')-