Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeyma kışla

Veren sağ elinizle alan sol eliniz arasında büyük bir boşluk vardır. Ancak her iki elinizi de hem veren hem alan el olarak görebilirseniz bu mesafeyi yok edebilirsiniz. Çünkü ancak ne verebileceğiniz ne de alabileceğiniz bir şey olduğunu bilirseniz bu mesafeyi aşabilirsiniz...
Reklam
Hayat yaşayan her şeyden daha eskidir, tıpkı güzelliğin yeryüzünde güzel doğmadan çok önce kanatlarla donatılmış olması gibi ve tıpkı hakikatin dile getirilmeden önce de hakikat olması gibi...
Ralph Waldo Emerson şöyle demiştir: "İnsan bütün gün ne düşünüyorsa odur."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eski bir atasözü şöyle diyor: Doktor yaraya pansuman yapar; Tanrı onu iyileştirir...
Bilmeyenler için söyleyeyim, insan dediğimiz şey orta zekalı ve iki ayaklı bir yaşam formu; evrenin çok ıssız bir köşesinde yer alan küçük ve sulu bir gezegende, büyük ölçüde yanılsamalarla dolu bir varoluş sürdürüyor...
Reklam
Temel kural basitçe şu:
Dünya'da aklı başında görünmek istiyorsanız doğru yerde olmanız, doğru kıyafetleri giymeniz, doğru şeyleri söylemeniz ve doğru çimlere basmanız gerekiyor...
Sayfa 33 - DomingoKitabı okudu
Yaşamımın sürekli talihsiz bir kaza nedeniyle değişmesinden çok yorulsam da artık bunula kavga etmiyorum. Artık hiçbir şeyle kavga etmek gelmiyor içimden. Ellerimi kaldırdım teslim oluyorum. Savaşmayı bırakan insana kim ne yapabilir ki? Yenilmek kadar büyük özgürlük yok, şimdi kazananlar düşünsün Osman...
İkili ilişkiler Adem'le Havva'dan beri hep çok karmaşık olagelmiş, bundan sonra da kolay beri çözüleceğini sanmıyorum. Ben sadece başka seçeneklerimiz de olabileceğini söylemeye çalışıyorum. Elma istemezsen karpuz almıştım onu keseyim diyorum. Osman ben uzlaşmak istiyorum...
Hem uyduruyorlar, uydurduklarını bile bile, az sonrada uydurduklarını gerçeğe çevirip inanıyorlardı...
Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, kitapları asıl çocuklara okutacağız...!
Reklam
"Beyim diyor, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; kitaplığı ne yapacağız? Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa, yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur!"
Yapmazsam uykularımın sahibi belirsiz mırıltılarla bölüneceğini, yapmazsam kimsenin sebebini anlayamadığı bir şekilde iştahımın kesileceğini, yapmazsam boğazımdan huzurlu lokma geçmeyeceğini bildiğim irili ufaklı bir dolu başka şey gibi, onuda yapmıyorum. Unutmuyorum hayır, sadece yapmıyorum. Boş bir duvara bakmakla yetiniyorum eve dönünce. Ve bütün boş duvarlar bana bakıyor. İyi biri insan olmakla aramdaki yegâne mâni, üşengeçlik olamaz değil mi? Başka bir çürük olmalı içerilerde bir yerlerde. Başlarda minnacık olduğu için önemsenmeyip görmezden gelinen, sonra büyüdükçe altından nasıl kalkılır bilinemeyip örtbas edilen, neticede çürüdükçe çürüyen, koktukça kokan bir şeyler...
Bir kentin nemli bodrumlarında yaşayan engin yosunlar; kaypak bir tarihin köksüz yazıcıları, şatafatlı hikayelerin mezar kazıcılarıdır.
Martı
İrina Nikolayevya'yı alıp bir yerlere götürün. Konstantin Gavriloviç kendini vurmuş...
" İşte böyle kâtip efendi," dedi. " Ümit beni bir gün daha aldattı, bak."
İnsan , ne kadar yüreği dağlansa da sevdiği için "Öldü!" diyebiliyor da, "Yaşamadı!" demeye dili varmıyor...
Sayfa 203 - İthakiKitabı okudu
Reklam
Bilmezler faniler onları nelerin beklediğini, nerelerden eksilip nerelerden çoğalacaklarını, kimlerle imtihan olup, kimlerin elinden tutacaklarını. Bilmezler faniler. Yer, içer, uyur, güler, ağlar, kızar, dövüşür, tepişir, sevişir, yaşar giderler; bilirmiş gibi. Fanilere bahşedilmiş en büyük kudrettir bilmemek. Bundandır akıllarını yitirmeden yollarına devam edebilmeleri...
Sayfa 158 - İthakiKitabı okudu
Muska
Bügünün şerrini bugün kesip atmazsan yarına sirayet eder, yarına sirayet edense sen fark etmeden ömrünü sarar. Mutsuzluğunu daim, mutsuz edenini ömürlük etmemeni dilerim. Alnının çatından öperim...