…
Halk ağır vergiler altında eziliyordu. Asgari ücret de çok gülünçtü.. "Uzun yıllardır, bu geçici durum sürüyordu, yaşam sınırsız oranlarda pahalılanmıştı ve bir kaç genel zam yapılmasına karşın, Grand’ın maaşı hala gülünçtü."
…
Halk ağır vergiler altında eziliyordu . Asgari ücret de çok gülünçtü.. “Uzun yıllardır , bu geçici durum sürüyordu, yaşam sınırsız oranlarda pahalılanmıştı ve bir kaç genel zam
yapılmasına karşın , Grand’ın maaşı hala gülünçtü.”
Bir adamın, saçlarından tuttuğu kadını sürükleyerek götürmesi gözlerimin önünden hiç gitmiyor.
Kaldırımın kenarına oturmuş, elindeki bıçakla önünde yatan karısının vücudunu onlarca yerinden kesen adam da öyle.
O kadınların çaresizliği kalbimde ağır bir yük oluyor. Sanayi devrimine kurban verilmiş çocukların çaresizliğiyle doluyor hayatım. Ne kadar direnebileceğimi bilmiyorum.
Kapıda birikmiş kötülük, çok içerilerde bir yerde sakladığım küçük masumiyetlerimi istiyor.
Gözlerimden uyku akıyor. Uyumuyorum.
Uyuya kalırsam, o kadınları unutuvereceğim diye çok korkuyorum.
Ölüme gözyaşı dökmenin derecesi, ölümün kendi benliğine yakınlaşma derecesi kadardır. Bu yüzden en çok kendi benliğimize yakınlaşan varlıkların ölümüne ağlıyor insan.
Biz birçok zevâid ve lüzumsuz şeyleri bildiğimizden ve ancak en lüzumlu olan bir şeyi -kendi nefsimizi- bilmediğimizden dolayı bize dolayı bize hoş gelmez fena ve kötü gelir. Bizde mevcut olup yaşayan kimseyi “ben”i bilmiyoruz. Eğer bizlerden her birerlerimizde yaşayan nesneyi bilmiş ve derhâtır etmiş olsa idik, şu halde canımız büsbütün başka olurdu.
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?