Öncelikle Chuikov'dan kısa bahsetmek istiyorum. Çok severim, kendisini, Rommel'dan sonra 2. favori komutanımdır. Bilhassa Stalingrad'da, Kızıl Ekim Çelik Fabrikası savunmasında yaptıklarıyla kalbimi de, saygımı da kazanmıştır. Rommelvari bir komutandır kendisi, öyle karargahtan yöneteyim askerler baksın çaresine kafasında değildir, muharebede göğüs göğüse çarpışır, askerlerini sever, sayar ve gözetir. Sadece başarıları değil, bu huylarıyla bile saygı duyulası. Gelelim kitaba..
Her tarih kitabı az ya da çok taraflı yazılır. Yazarların çoğu kendi milletini/ordusunu yüceltir, yer yer abartır ve karşı tarafı usul usul ezer. Hele ki bu kitap bir asker tarafından yazılıyorsa bunlar kaçınılmazdır (Rommel hariç, o sinir krizi geçirdiğini bile yazmıştı, kurban olduğum). Dolayısıyla bu kitapta da bu yüceltmeleri ve yermeleri, abartıları göreceksiniz. Bazı tarihçilerin bu hatıratı kusurlu bulmasını anlıyorum, zira bazı yerlerde bana bile acaba dedirtti. Lakin bu kesinlikle beni bir Amerikan/İngiliz yazarların yazdığı sözde tarih kitapları kadar rahatsız etmedi ve yormadı açıkçası. Aksine, bazı yerlerde özlediğim ve çok sevdiğim Sovyet ütopyasıyla karşılaştım ve bu gözlerimi doldurmaya yetti.
Uzun lafın kısası, kusurlu bulan tarihçiler sizi korkutmasın. En az onlar kadar propaganda yapmış Chuikovcuğum bu kitabında. Sadece Mihver'i değil, Müttefikleri de sorgulamış, Reichstag'a dikilen kızıl bayrağa kadar giden yolu aydınlatmış, üstelik tüm bunları teknik bilgilere fazla kapılmadan, yalın bir dille anlatmış. Konuya ilgisi olan herkesin okuması dileğiyle.