Bir ara, konuşarak, ona her şeyin bu kadar basit olmadığını, akla kara arasında en açık griden en koyusuna kadar bir nüans paleti var olduğunu açıklamaya çalışmıştı. Nafileydi.
İnsanın ezeli ve asla tatmini bulmayan arzusu, kendi gücünü ve yeteneklerini arttırmak, olmadığı yerde olmak, geçmişi hatırlamak ve gelecekte yaşamak değil midir?
Bu yüzden "Pişman değilim ama keşke öldürmeseydim," demiştiniz.
Çünkü istemezdim onu unutmayı. İnsan unuttuğu için nasıl pişman olabilir ki? Artık aşık olmadığı için nasıl suçlanabilir ki? Ve insan unutulduğu için nasıl hesap sorabilir ki?
Yeryüzünü günden güne istila eden sizin gibiler yüzünden insandan soğudum ben.
Görülmeye, işitilmeye ve her daim sevilmeye hakkınız olduğunu sandığınız müddetçe de kanaatim değişmeyecek.
Hem merkezdir hem değildir; insana kim olduğunu veya olmadığını anlatan. Ne daireler sabittir ne de an.
Yoksa nasıl bir yabancı gibi bahsederim fotoğraftaki "ben"den.
Bir kadın şarkı söylüyor tenhada. Başkasının kurduğu düşte, düş kuran bir kadını anlatıyor şarkı.
Gülümsüyorum ister istemez.
Göz göze geliyoruz o esnada.
Bir yerlerden aşina yüzünüz.
Belki varlığı muamma mor bir gezegenden belki de okuduğum bir kitabın sahifelerinden.
"Her aşk zamanı geldiğinde yok eder sevdiğini,"demiş dans.
"O halde biri diğerinden önce davranmalı!" diye eklemiş heyecanla alt dudak.
"Sandığınız gibi değil mesele," demiş dans, "maktullerde katil olabilir!"