Şeyda

Yaşlılık, çoğu insanın sandığı gibi durağan ve değişmez bir dönem değildir. Yaşamın tüm evrelerinin zorlanmalara karşın var olabilmiş olmanın güçlülüğünü ve bilgeliğini içerir.
Reklam
Yaşından daha "yaşlı davranan" insan aslında yaşından geridedir.
Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar. Bu, insanın kendi sorumluluğunu, bir başka deyişle, hayatına anlam katma sorumluluğunu içerir. Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az korkar, onun için sevebilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.
"... onca yıldan sonra hala deli olabiliriz. Onca yıldan sonra yine öfkeli olabiliriz. Hala çekingen, kıskanç ya da değersizlik duygusuyla dolu olabiliriz. Söylemek istediğim şey şu ki... kendimizi bir yerlere fırlatıp daha iyi bir şey olmaya çalışmayalım. Bütün olay bizim olduğumuz gibi kendimizle dost olmamızdan ibaret."
Sayfa 306Kitabı okudu
Reklam
Merhametim sayesinde insanım ve insan kalabilmekten daha yüksek bir zirve bilmiyorum.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bedeni ile ruhu arasındaki mesafe, hiç olmadığı kadar açılmıştı ve o boşlukta kaybolup gitmekten korkuyordu.
Sayfa 252Kitabı okudu
Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.
Sayfa 159Kitabı okudu
Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olduğunu düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
Sayfa 177Kitabı okudu
Gelecekteki ilişkilerin kalıbını, yaşamımızın ilk yıllarında bakıcılarımızla kurduğumuz ilişkilerde yatan sinir devreleri oluşturacaktır. Anlaşıldığımızı hissettiğimiz oranda kendimizi anlayacak, en derin bilinçaltı seviyelerinde sevildiğimizi algıladığımız oranda kendimizi sevecek, küçük bir çocukken özümüzde hissettiğimiz merhamet oranında kendimize şefkat göstereceğiz.
Sayfa 277Kitabı okudu
Reklam
Bastırılmış öfke, bozuk bağışıklığa yol açar. Duyguları etkili bir şekilde işleyip ifade edememek ve başkalarının ihtiyaçlarına hizmet etmeyi kendi ihtiyacını düşünmenin dahi önüne koyma eğilimi, kronik hastalık görülen insanlarda ortak davranış biçimidir. Bu başa çıkma tarzları psikolojik düzeyde sınırlarda bulanıklaşmayı, kendine ait olan ile olmayan arasında bir karmaşayı temsil eder. Aynı karmaşa; hücreler, dokular ve vücudun organları seviyesinde de devam edecektir. Bu durumda bağışıklık sisteminin kafası kendine ait olanı başkasına ait olandan ayırt edemeyecek kadar karışır veya tehlikeye karşı savunma yapamayacak hale gelir.
Sayfa 238Kitabı okudu
Çocukluğun duygusal ortamı doğuştan gelen mizaçla etkileşim içerisine girerek karakter özelliklerini oluşturur. Karakter dediğimiz şeyin büyük bir kısmı sabit bir özellikler bütünü değil, kişinin çocukluğunda edindiği başa çıkma mekanizmalarıdır sadece.
Sayfa 177Kitabı okudu
Bir vücudun fizyolojik denge ve bağışıklık savunmalarını zayıflatarak, hastalığa kapı aralayan veya direnç gücünü azaltan şey, başlı başına kişilik değil strestir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Yemek yeme alışkanlıkları doğrudan, hem çocukluktan hem de mevcut streslerden doğan duygusal meselelerle bağlantılıdır. Nasıl yediğimiz veya yemediğimiz ve ne kadar yediğimiz, yaşadığımız stres seviyeleriyle ve yaşamın getirdiği değişiklikler karşısında geliştirdiğimiz başa çıkma yöntemleriyle yakından ilişkilidir.
Sayfa 136Kitabı okudu
Hastalık sadece dıştan gelen bir saldırının sonucu değildir; iç ortamı bozulmuş savunmasız bir konakta gelişir.
Sayfa 132Kitabı okudu
109 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.