Kimsenin doğru dürüst okuduğu yoktu. Doğru dürüst hissetmesini bile beceremiyorlardı. Bu yüzden insan, duyduğu şeyleri söyleyen insanların kültürüne güvenemiyordu.
Ayrıca ihtiyatlı olmalı; insan, kafasındaki meseleyi durmadan düşünmeli ki sonuçla birdenbire karşılaşmasın. Yalnızlığa dayanmanın en önemli şartı, her şeye karşı hazırlıklı bulunmaktır.
Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar ya da hiçbir şey çıkmaz.
Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense, bir türlü olmadı. Bir koşuşma, durmadan bir şeylerle uğraşma... Neden koşuyorduk, acelemiz neydi?
Bu kitabı anlatmaya nereden başlayacağımı bilmiyorum. Kitabın her satırında her kelimesinde sizi içine çeken bir tılsım var. Tarık Demirkan çeviriyi Türkiye'nin izbe sokaklarındaki çocuklara ithaf ettiğini söylemiş. Google açsından ise bu bir çocuk kitabı. Fakat kitap içeriğine baktığımızda çocuk kitaplarını aşan bir kitap olduğu aşikar.
20