Okuduğum ilk Livaneli eseriydi. Tarihi olaylar, betimlemeler, yaşanan-yaşanamayan aşklar, aile ilişkileri, hüzün, mutluluk... her olayı ve duyguyu sanki kitabın içinde bir yerdeymişim gibi hissettirdi. Tekrar okunması gereken detaylı bir eser ve harika bir yazım tarzı.
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136bin okunma
... öldüğü zaman komşular bir ay evde yemek pişmesine izin vermemişlerdi. Her bir komşu sırayla ziyafet sofraları kurmuştu. Yemek hep "ölmüşlerin ruhu için" yeniyordu. Sanki o ruhlar, besinlerden yararlanacakmış gibi.
Yazı insanın hayatını karartabilir, onu suçlu gibi gösterebilir, hatta onu mahvedebilirdi. Aynı şeyi bir belgesel görüntü yapamazdı mesela. Çünkü onu seyreden insanlar, bu buluşmadaki sıradanlığı, yüz ifadelerini, dostça şakalaşmaları görebilir ve her şeyin masum bir buluşmadan kaynaklandığını anlayabilirdi. Ama yazı insanların düş gücünü harekete geçirip, en masum hareketlere olmadık anlamlar yüklemesine sebep oluyordu. Gazetelerin ve polisin elindeki en korkunç, en yıkıcı güç de buydu.
Ama sonra "Edebiyatın gücü de buradan geliyor" diye düşündüm. "Tolstoy da kitap yazdı, Adolf Hitler de. Sorun yazıda değil, kimin ne amaçla yazdığında. Tanrı bile kendini yazı ile anlatıyor. İyi ama yazının icadından önce Tanrı yok muydu?"