Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tyler Durden

Tyler Durden
@Tylerf1
70 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
toplum zenginin uçsuz bucaksız servetini sımsıkı korurken, yoksula ancak kendi eliyle yaptığı sefil bir kulübeden yararlanma imkânını tanır. Toplumun bütün avantajları güçlüler ve zenginler için değil midir? Bütün paralı mevki ve makamlar onlann elinde değil midir? Bütün kayırmalar, bütün bağışıklıklar onlara tanınmış değil midir? Toplumda saygınlığa sahip bir adam alacaklılarını atlatsa ya da başka dolandırıcılıklar yapsa bile ceza görmeyeceğinden emin değil midir? İnsanlara vurdurduğu değnekler, yaptığı çeşitli zor cinayetler bile hemen örtbas edilen ve altı ay sonra bütünüyle unutulan olaylar değil midir? Ama aynı adamın hele bir şeyi çalınsın, polis hemen seferber olur ve o zaman vay kuşkulandığı zavallı suçsuzların haline! Tehlikeli bir yerden mi geçiyor? Koruma görevlileri işbaşındadı
Reklam
Birinci olarak, nicel oranlar göz önüne alınmalıdır; buna göre, bütün diğer faktörler aynı kalmak koşuluyla, komşusundan on kat fazla malı mülkü olan bir kişi ondan on kat fazla vergi ödemelidir, ikinci olarak, kullanıma ilişkin oranlar, yani gerekli olanla fazlalık [fuzuli] olanın ayrımı gelir; (buna göre] ancak geçinecek kadar varlığa sahip olan birey hiç vergi ödememelidir.
Gerçi halktan bir elle alınanı öteki elle ona geri vererek onun daha sıkı bir bağımlılık içinde tutulacağı umulabilir, ki Yusufun Mısırlılara uyguladığı politika buydu; fakat elden çıkan para geri dönse de çıktığı ellere dönmediği ve böyle ilkelerle olsa olsa yararlı kişiler soyulup tembeller zenginleştirildiği ölçüde, bu kof safsata devlet için çok zararlıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu bölümde çözülecek sorunlar ve aşılacak çelişkiler de öncekinden daha az değildir. Şurası kesindir ki mülkiyet hakkı bütün yurttaş haklarının en kutsalıdır ve bazı bakımlardan özgürlükten bile daha önemlidir. Bunun nedeni, ya hayatın korunmasıyla daha yakından bağlantılı olması ya -kişilere oranla mal mülkün gaspı daha kolay ve savunulması daha zahmetli olduğundan- daha kolay elden kaçabilecek şeye daha çok saygı göstermek gereği duyulması ya da mülkiyetin, uygar toplumun gerçek temeli ve yurttaşlann topluma bağlanmalarının gerçek güvencesi olmasıdır;
Gerçekten de yasalann en birincisi, yasalara saygı göstermektir; sert ve acımasız cezalar, birtakım dar kafalılar tarafından, elde edemedikleri bu saygının yerine korkutmayı ikame etmek üzere tasarlanmış boş ve yararsız bir çaredir. Her zaman görülmüştür ki, işkencelerin en korkunç olduğu ülkeler, aynı zamanda işkencenin en sık yapıldığı yerlerdir; öyle ki verilen cezaların acımasızlığı olsa olsa yasa çiğneyenlerin ne kadar çok olduğunu gösterir ve her şeyi aynı sertlikle cezalandırırsanız, suçluları [ufak tefek] kabahatlerinin cezasından kaçmak için cinayet işlemeye sevk etmiş olursunuz.
Reklam
Vatan uğrunda üstün hizmette bulunmuş yurttaşlar bile asla ayrıcalıklar tanınarak değil, onurlandınlarak ödüllendirilmelidir. Çünkü tek bir kişi bile yasalara itaat etmemenin iyi bir şey olduğunu düşündüğü anda, devlet yıkımın eşiğine gelmiş demektir. Fakat soylular veya askerler ya da devlet içindeki herhangi bir toplumsal kesim, böyle (ayncalık isteyen] bir tutum benimserse, her şey çaresiz biçimde mahvolur.
Bir demokrasinin yetkili kurulunun yanlış kararnameler çıkarması ve masumları mahkûm etmesi de olanak dışı değildir. Fakat böyle bir durum, ancak birkaç açıkgözün döktüğü dil ve inandmcılığı sayesinde halkın çıkarlannm yerine ikame etmeyi becerdiği özel çıkarlarla halkın gözü boyandığı zaman meydana gelebilir. O zaman kamusal karar başka, genel irade başka olur". Bu konuda boşuna karşıma Atina demokrasisi çıkarılmasın; çünkü gerçekte Atina bir demokrasi değil, bilginler ve hatipler tarafından idare edilen gayet despot Ityrannigue] bir aristokrasiydi.
Saygon'un düşmesinin üzerinden (Nisan 1975) onyildan fazla bir süre geçmişken ve bu çatışmanın tüm yönleri üzerine yayınevlerinden hâlã bir kitap seli boşanırken, savaşın B.D.'in dünya üzerindeki konumunu nasil etkileyebilecegini degerlendirmek hâlâ zordur. Daha uzak bir perspektiften, diyelim ki 2000 ya da 2020 yilından geriye doğru bakildigında, Amerika'ın dünya karşısındaki aşiri gururu (ya da Senatör Fulbright'ın "gücün kendini bilmezligi" diye adlandirdigi durum) açisından yararlı bir yok yaratmış, böylelikle de ülkeyi politik ve stratejik. önceliklerini daha derinden dügünmeye ve 1945'ten bu yana zaten çok değilmiş dünyaya daha makul biçimde yeniden uyum sağlamaya zorlamiş olabilir - bir başka deyişle, Rusların Kırım Savaşında ya da Ingilizlerin Boer Savaşında yaşadıkları ve onlari yararli reformlara ve yeniden degerlendirmelere götüren şoka oldukça benzer-bir biçimde.
Sayfa 482Kitabı okudu
Dünya olgunluk dönemine erişiyordu ve bu dünyanın üyelerinden çogu, geleneksel Avrupa imparatorluklarının denetimini nihayet üzerlerinden atmiş olduklari için uzak bir süper gücün dogrudan uydulari haline gelmeyi isteyecek bir ruh yapisında degildiler, böyle bir süper güç onlara yararli olacak ekonomik ve askeri yardimi sağlasa bile
Sayfa 465Kitabı okudu
Kimi toplumlari savag daha şiddetli bir biçimde etkilediyse, kimilerini elbette ucuz kurtuldular çogu da durumunu iyilegtirdi. Çünkü şu da vardi ki, modern savaş ve savaşın yol açtığı sanayi verimliliginin olumlu sonuçlari da olmuştu. Tümüyle ekonomik ve teknolojik açidan düşünülürse, bu yillarda pek çok ilerleme kaydedilmişti: Otomobil ve kamyon üretiminde, .havacılıkta, petrolün saflaştirilmasi işinde ve kimyasal ürünlerde, elektrik, boya ilaçlari ve çelik alaşimi sanayilerinde, soğutma ve konservecilikte ve daha başka bir sûrü sanayide.
Sayfa 340Kitabı okudu
Reklam
Ingiliz ihraç mallari, önce çogunlukla yuksek gümrük tarifeleri engeliyle korunan Sanayileşmiş Avrupa ve Kuzey Amerika pazarlarinda, daha sonra da öbür güçlerin hem ticari açidan, hem de yeni ilhak ettikleri yerlerde gümrük tarifeleri koyarak rekabet ettikleri kimi sömürge pazarlarinda, piyasa fiyatlarinın üzerine çikan fiyatlari yüzünden satilamadiklari için eskiden sahip olduklari elverişli konumu kaybettiler; son olarak da Ingiliz sanayii, korunmasiz iç piyasaya dışarıdan giren yabanci imalatçilarin durmadan artmasiyla zayifladi - bu, ülkenin rekabet edemez duruma düşmekte olduğunu gösteren en açik belirtiydi
Sayfa 281Kitabı okudu
Bir zamanlar hayal edildigi gibi Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının batili insanın etkisinden önce mutlu, ideal bir hayat sürmeleri gibi bir şey yoktu. Temel bir gerçek olarak vurgulanmasi gereken nokta şudur, herhangi bir ülkenin Sanayi Devrimini ve çağdaşlaşmayı yaşamadan önceki tipik özelligi yoksulluktur
Sayfa 190Kitabı okudu
Farkli sebeplerin karmaşık bir biçimde bir araya gelmesiyle -kişisel kazanç, ulusal şan ve şeref, dinsel cogku ve belki de serüven duygusuyla- insanlar her türlü tehlikeyi göze almaya istekliydiler ve gerçekten de çogu kez böyle tehlikeleri göze aldilar. Bu Avrupalı fatihlerin Afrika'da, Asya'da ve Amerika'daki nice kurbanlarina yaptiklari korkunç eziyetler üzerinde de fazla durmadik. Bu özelliklere hemen hiç deginilmemişse, bunun sebebi pek çok toplumun sira kendilerine geldiğinde, dünya kendi ayaklari altinda serilsin diye her şeyi göze almaya ve yapmaya istekli kişileri ve gruplari çikarmiş olmasidir. Avrupalı kaptanlari, tayfalari ve kâşifleri öbürlerinden ayiran nokta, bunlaın emellerine kavuşmalarnı saglayacak gemilere, ateş kudretine sahip olmaları ve rekabet, risk ve girişimciligin egemen oldugu bir politik ortamdan gelmeleriydi
Hizlanan ekonomik tempo ve bilime verilen degerin artmasi astronomi, tip, fizik ve mühendislik için de yararlı olmuştur. Sorgulayici, akilci dügünce yapistna sahip insan, daha çok gözlem ve deney yaplyordu; matbaalar, Încil çevirileri ve politik yazilarin yani sira buluşların yayılmasını da sagliyordu. Bu bilgi patlamasmin giderek artan etkisi, Avrupa'nm teknoloji -bu sayede de askeri- üstünlügünü daha da pekiştirmek olmustur.
"Öte tarafta, Birleşik Devletler'de gelişim ve ilerleme iddiası olanca canlılığını koruyor," diye devam etti Cindy. "Bu iddia Mrika'daki ve öteki Üçüncü Dünya ülkelerindeki insanların portresini cahil, geri kalmış, çaresiz, aptal ve kendi yaşamını kurmaktan bile aciz yaratıklar olarak çiziyor. Yaratılan bu inanış batılı halk kitlelerinde bir üstünlük ve güç duygusunun doğmasına neden oluyor. Farklı olduğumuz, 'onlara karşı biz' gibi bir konumda olduğumuz duygusunu körüklüyor.
Sayfa 302Kitabı okudu
350 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.