Tecrübeliyim diye geçinenleri çok görmüşümdür. Yaşamlarını uyuşuklukiçinde geçiren, sütçü beygiri gibi ayakta uyuyan insanlar. Düşünüp, taşınmadan, alelacele evlenirler,rasgele çocuk yaparlar. Başka insanlara ancak kahvelerde, evlenme ve cenaze törenlerinde, rastlarlar.Zaman zaman anafora kapılıp, başlarına gelenin ne olduğunu bilmeden çırpınıp dururlar. Çevrelerinde olupbiten her şey onlarsız başlar, onlarsız biter. Karanlık, uzun biçimler, uzaktan gelen olaylar, şöyle bir hazladokunuverir onlara, ama ne olup bittiğini anlamak için baktıklarında hiç bir şey göremezler, her şey sonaermiştir zaten. Kırk yaşlarına geldiklerinde saplantılarına, inatlarına sıkı sıkıya yapışmışlardır ve busaçmalıklarına tecrübe adı verirler, sonra da makine gibi dağıtmaya başlarlar onu.
Anlamak için,kendimi yok ettim.Anlamak,sevmeyi unutmaktır.Leonardo da Vinci,insan bir şeye ancak anladıktan sonra nefret ya da sevgi duyabilir,demiş.Bundan daha yanlış aynı zamanda da daha manalı bir söz bilmiyorum.
Bir başkası olduktan sonra, bir daha bir başkası, bir daha bir daha başkası ola ola, ilk kimliğimizin mutluluğuna geri dönebileceğimizi sanmak boş bir iyimserlikti.
1000kitap'ta 3 yılım geçti, dile kolay. Çeşit çeşit insan tanıdım, tanıyabileceğim bazı en garip insanları da bu sitede tanıdım ama her şeye rağmen burada bulunması o kadar keyifli ki.
Bu 3 yıl bana pek çok konuda fayda sağladı. Pek çok değerli insan edinip, çok değerli kitap buluşmalarına katıldım. Şimdi ise amaçladığım şey aslında
Bir insanın artık gidebileceği hiçbir yeri olmamasının ne olduğunu biliyor musunuz, biliyor musunuz? Her insanın hiç olmazsa gidebileceği bir yeri olması gerekmez mi?
İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakaları zonklayana kadar düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız. Yalnız.