AYSUN

AYSUN
@Y_aysun
Bazen, diyorsun ki, Şu eşiği de geçeyim gerisi düzlük. Düzlük sandığın yere geliyorsun, bi bakmışsın orası da yokuş Bitmiyor. Her imtihan diğerine kapı aralıyor. —- Bazen içimizde umutsuzluk çanları çalsa da, biliyoruz ki, yokuşlar bize tecrübe kazandırıyor. Bizleri İmtihanlar terbiye ediyor. Aslında iradesi en güçlülerimiz, yolun en hasında yürümüş, imtihanın en zoruyla sınanmış… —- Bitmiyor dediğimiz şey aslında bitiyor Devam ettiren, uzatan bizleriz. Umutsuzluğa kapılan bizler
Reklam
Mutluluğu kendinde bilmeli insan Ruhunda Kalbinin en derinlerinde aramalı Ellerinde hissetmeli Gözlerinde Mantığında Benliğinde aramalı Mutluluk yaşamın kendisidir aslında
Bağımsız geldim bağımsız göçmek istiyorum bu dünyadan.. Kimselerin var olmadığı Varolanı gölgeden ibaret olduğu dünyadan Amansızca ve bir kul misali Görünmediğim dünyada Görünmeden kaybolmak Sessiz Ve tümüyle yalnız bir şekilde.. Cesedim zerrece umrumda değil.. Kim bulursa hazine onda Bir çift ayakkabı Çokça hüzün Haliyle yalnızlık Ve kör, sağır,dilsiz bir dünya… Mücevher bende Anahtar onlarda… Kim açmak isterse ölümden ziyade bir beden Kaybolmuş bir dünya…

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ben bir tahtakurusuyum ve bütün akçak gönüllülüğümle dünyanın neden böyle düzenlenmiş olduğunu anlayamadığımı beyan ediyorum. insanların kendinde suç herhalde; kendisine cennet verilmişti, o özgürlüğü istedi, göklerden ateşi çaldı, mutsuz olacağını bile bile, bu bakımdan acınacak yanı yok. benim zavallı yeryüzü öklid vari kavrayış gücümle
Puslu Kıtalar Atlasında İhsan Oktay Anar şöyle diyor: “Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor; bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki; Kendilerine altın ve gümüşten zevk ve safadan bir alem kurup keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. “
Reklam
Sahip olduklarının artmasını istiyorsan, onları arttırmaya ve saklamaya bakma; aksine azaltmaya, dağıtmaya ve paylaşmaya bak. Çünkü mal, ilim, rızık ve sevgi; almakla değil vermekle artar. Çünkü sadece verebildiklerin senindir. Vermediklerini, veremediklerini tüketmişsindir, bir yandan onlar tükenmiştir, bir yandan da onlar seni tüketmektedir. Bereket, sahip olduklarının esaretinden kurtulduğunda ulaştığın gönül huzurudur.
Kemal Sayar’ın dostu Mevlana İdrisî için yazdığı güzel şahitliklerle dolu yazısında, “Varlığı lâtif bir sabah esintisi gibi sizin de gerginliğinizi alırdı. Şimdi biz kocamış, yaşını başını almış adamlar, hangi ağacın gölgesinde serinleyeceğiz?” diyor. Ah, serin bi gölge olabilmek…şu dünya için ne kıymetli bir meziyet değil mi? “Güneşte gölge ol! Soğukta kaftan ol! Açlıkta ekmek ol!” diye buyurmuştu İsmâil Ata hazretleri. Acaba ben neyim ? Gül müyüm diken mi, gölge miyim, çöl mü? Niyâz ederim ki, inşallah iyi bir insân olabilme telaşındayım. Yürüdüğüm yol, seyreylediğim gökyüzü, bastığım izler, okuduğum kitaplar, yazdığım satırlar, dokunduğum çiçekler, açtığım kağıtlar, vardığım eşikler, girdiğim gönüller, tuttuğum eller ve bir gün beni bağrına basacak olan toprak incinmesin yeter.
Mahmud Derviş’in harika bir sözü;
Savaş bitecek,liderler el sıkışacak.O yaşlı kadın şehit oğlunu, o kız sevdiği kocasını,o çocuklar da kahraman babalarını bekleyecek…. Vatanı kim sattı bilmiyorum Bedelini kimin ödediğini gördüm diyor! Bana sorarsanız ; Dünyada hiçbir şey ,hiç kimse çaresiz,korumasız kalmamalıydı.Her şey korkunç, karışık, anlamsız. İşin bir başı bir de sonu var, ortasında ise herkes kaderini yaşıyor. …
208 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.