Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yakup Coşkunoğlu

Yakup Coşkunoğlu
@YakupTimur
Bursa
24 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Süleyman'ın Osmanlı kuvvetlerine komuta ettiği on üç seferden dokuzu batıya yönelikti. 1. 1521 Nandorfehervar/Belgrad 2. 1522-23 Rodos 3. 1526 Mohaç 4. 1529 Viyana 5. 1532 Viyana (Köszeg/Güns) 6. 1534-35 Irak 7. 1537 Roma (Avlonya) 8. 1538 Boğdan 9. 1541 Budin 10. 1543 Viyana (Estergon, İstolni Belgrad) 11. 1548-49 İran (Tebriz) 12. 1553-55 İran (Nahcivan) 13. 1566 Viyana (Zigetvar)
Reklam
1552 YILINDA OSMANLI SEFERLERİ 1. Macaristan'da askeri teşebbüsler (Tımışvar ve Temezköz'ün zaptı; Besprim, Lipova, Solnok, Virovitice ve Zaçasna'nın ele geçirilmesi; başarısız Eğri seferi). Erdel'de Sekeller bölgesinin istila ve talan edilmesi. 2. Akdeniz'de savaş: Osmanlı donanmasının Trablusgarp'ı zaptı. 3. Basra Körfesinde savaş: Piri Reis komutasında Süveyş'ten yelken açan Osmanlı donanmasının ( Portekiz hakimiyetindeki) Hürmüz adasına saldırısı Muskat'ın yağmalanması ve Hürmüz Kuşatması. ( Hint Okyanusu'nu elde etme çabası). 4. Irak-ı Arab'ın ele geçirilmesi 5. Safevi hududunda sıcak çatışmaların çıkışı: Erzurum beylerbeyinin kuvvetlerini dağıtan Safevi ordusunun Ahlat kalesini yerle bir edişi.
Allah Resulü'nün komuta ettiği büyük savaşların (Bedir, Uhud, Hendek, Mekke'nin Fethi, Huneyn ve Taif Savaşları) yanında, pek çok gazveler de yapılmıştır. Bu savaşların tamamı Medine dönemindeki 10 yıl içinde (M. 622-632) gerçekleştirilmiştir. Allah Resulü'nün Medine'ye hicret ettiği tarihte Medine Şehir Devleti bazı dar sokaklardan ibaret küçük bir kent iken, vefat ettiği tarihte 1.5 milyon kilometrekareden fazla bir alana yayılmış bulunuyordu. Bu alan, Rusya dışında kalan Avrupa büyüklüğündeki bir alana karşılık geliyor. Üzerinde milyonlarca insanı barındıran bir ülke... 10 yıl boyunca neredeyse kesintisiz biçimde sürdürülen bu irili ufaklı savaşlarda (gazalar ve gazveler) hasım tarafından katledilen insan sayısı 150 kişiyken, Müslüman şehitlerin sayısı ise 120 kişi civarındaydı. Her iki taraftan ölenlerin toplam 300 kişiyi bulmuyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Keşke ders kitaplarımızda 1073'te Atsız Bey'in Kudüs'e girişi ile bundan 26 sene sonra (1099) Haçlıların Kudüs'e girişi arasındaki farklar mukayeseli olarak anlatılmış olsaydı. Ne şehri teslim eden Fatimi emirine dokunulmuştu ne de halktan herhangi bir kişiye... Atsız Bey, şehrin bir çok yerine muhafız birlikleri yerleştirerek herhangi bir yağmayı engellemiş, hangi dinden ya da ırktan olursa olsun herkese aman vermiştir.
Tıpkı Fatih döneminde olduğu gibi Sultan Alparslan da oğlu Melikşah'a düzeni kurulu bir Selçuklu Devleti teslim etti. Ordu yeni bir sistemle güçlendirilmişti. Selçuk'lunun başını ağrıtacak büyük güçler kontrol altına alınmıştı. Karahanlılar ve Gaznelilerden Gürcü krallıklarına, Şii Büveyhilerden Kırman sultanlarına, Doğu Roma İmparatorluğu'ndan Orta Doğu'daki Mervanilere ve Mirdâsilere kadar herkes Büyük Selçuk'luya boyun eğmişti.
Reklam
Türk-İslam kuvvetleri, birbirine düştüğü için zelil bir şekilde esarete sürüklenmişti. Dünyanın bu en stratejik bölgesinde artık ne Fatimiler ne Selçuklular ne de bir başka Müslüman güç otorite değildi. Yıllar içinde birbirlerinin kanını emip durmuş, sonunda hepsi bitap düşmüştü. Fatimilerin Kudüs'ü ele geçirmesinden tam bir sene sonra Avrupa'dan kopup gelen Haçlılar rahat bir şekilde İslam topraklarını işgal etti. Önce Antakya, sonra Urfa, Akka, Remle, Kerak ve derken Kudüs düştü. Haçlılar şehre girdiğinde haftalarca insan kesti. Kendi tarihçilerinin anlatımıyla Kudüs sokaklarından akan kanın seviyesi atların diz kapaklarına kadar gelmişti. Artık Haçlılara dur diyecek bir Tuğrul bey, bir Alparslan, bir Melikşah bir Atsız bey yoktu. İslam toplulukları, özellikle de Kudüs, birbirine düşmenin bedelini çok ağır ödemişti. Size tam 900 sene önce gerçekleşmiş olayları anlatıyorum. Peki bugün aynı coğrafyaya baktığınızda herhangi bir fark görebiliyor musunuz?
Özellikle Nizamiye Medreseleri asrın eğitim anlayışına yeni bir soluk getirmiş, Selçuk'lunun Sünni İslam politikasını ilimle bayraklaştırmış, dünyanın en prestijli üniversiteleri olarak nam salmıştı. Alparslan ile birlikte Anadolu, Orta Doğu, Arap Yarımadası, Orta Asya itaatkâr bir vaziyette Melikşah'ın fütuhat hareketlerini bekliyordu. İyi yetişmiş bir genç, kurulmuş olan bu güçlü sistemi, daha da büyümeye müsait bu toprakları, çok daha ileri seviyelere götürebildi. Melikşah, bu idealini yanındaki Nizamülmülk gibi önemli devlet adamlarıyla gerçekleştirecekti.
Dünya savaş tarihinin altın harflerle yazdığı Malazgirt Meydan Muharebesi'nden önce Sultan Alparslan'ın o meşhur hitabı kulaklara küpe yapılacak cinstendi: "Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben de sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah'tan başka bir sultan yoktur. Biz ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben İslam için, devletimiz için, ölüme koşuyorum. Beni takip edenler ve kendilerini Yüce Allah'a adayanlardan şehit olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaktır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir.
II. Mahmud, Nizip bozgununu öğrenmeden, 1839 yılı Temmuz'unun ilk gününün ilk saatlerinde öldü. Bir iki gün önce haberi İstanbul'a gelen bozgun, ölüm döşeğinde bulunan hükümdardan saklanmıştı. 53 yaşını 11 ay ve 12 gün geçe ölen II. Mahmud, bir müddetten beri veremden muzdaripti. Devamlı iç ve dış gaile ve felaketler içinde geçen hayatı boyunca, bir an bile ümitsizliğe kapılmamış ve enerjik tutumunu kaybetmemiş, karar ve hüküm kabiliyetini yitirmemişti. Böyle bir hayat sonunda verem olduğu söylenmektedir.
Çok çalışkan ve enerjik olan Sultan Mahmud, az uyumaktadır. Meşakkat ve mahrumiyete ne dereceye kadar katlanabileceğini iki kışı Râmi Kışlası'nın taş odasında yatarak ve gündüzleri sıradan albay gibi çamurlar içinde yeni ordunun alaylarını talime çıkarak göstermiştir. " Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe!" "Denize düşen yılana sarılır!" gibi sonradan atasözü haline gelen sözler, onundur. İlkini 1808'de üstadı ve baba bildiği Üçüncü Selim'in şehid edildiği gün, ikincisini can düşmanı Rusya ile Hünkar İskelesi ittifakını imzaladığı gün söylemiştir.
Reklam
Akşama doğru artık yeryüzünde Yeniçeri Ocağı diye bir şey kalmamıştı. 6.000 Yeniçeri öldürülmüştü. Ertesi günden itibaren de, şuraya, buraya sinen 20.000'den fazla Yeniçeri veya o iddada bulunan kabadayı tevkif edilerek, uzak yerlere sürgüne gönderildi. Ocağın ilga edildiği, Yeniçeri bulunan bütün şehir ve kalelere bildirildi. Bütün Yeniçerilik alâmetleri, ve bu arada maalesef muhteşem Mehter-hâne-i Hâkaani ile Yeniçeri Ocağı arşivi ortadan kaldırıldı. Yeniçeriler'in mensub oldukları Bektâşi dergâhları kapatıldı. Mukavemet edenler tamamen yok edildi.
II. Mahmud devrinde imparatorluk Cezâyir'i, Besarabya, Bucak ve Tuna deltasını, Mora, Attika, Ağrıboz ve Kiklad adalarını, Anapa ile Poti arasındaki büyük Doğu Karadeniz kıyılarını, Kuzey Kafkasya ve Gürcistan'daki son arazilerini kaybetmiştir. Bazı eyaletler iç bağımsızlık elde etmiş veya eskiden beri sahip bulundukları muhtariyetlerini artırmışlarsa da, birçok Anadolu, Rumeli ve Arabistan eyaleti, hatta, Libya, sıkı bağlarla merkeze bağlanmıştır. Tanzimat'ın daha iyi sağladığı merkeziyetçi sistemi, II. Mahmud kurmuştur. III. Selim zamanında ve kendi saltanatının ilk yıllarında türeyen ve büyük nüfus kazanan âyanların çoğu ortadan kaldırılmıştır.
Hz. Peygamber'in Bizans İmparatoru Herakl'a, Rum Meliki Heraklus'a İran Şahı Hüsrev Pervez'e Habeşistan Hükümdarı Eshame b. Bahr'a (Necaşiye) ve birçok devlet başkanına davetçi ve elçi göndermesi de onun hitabının evrensel ve tüm insanlığa olduğunun bir kanıtıdır. Dolayısıyla Hz. Peygamber'in ümmete yüklediği bu tebliğ misyonu, tıpkı maddenin merkezi olan atomun ateşlenmesi ile başlayan zincirleme bir inkişaf reaksiyonu gibi bütün insanlığı kapsayan büyük bir hareket başlatmıştır. Böylece evrensel boyutta ki bu aksiyonla İslam, sadece bir kabileyi ve milleti hedef alan yöresel bir hareket olmamış ve Peygamberimiz'in âlemlere rahmet olması da İslam'ın bu şekilde tüm insanlığa sunuluşu ile tecelli etmiştir.
İnsanların vahye ve nebevi ögretiye olan ihtiyaçlarının bir diğer yönünü de şöyle ifade edebiliriz: Peygamberler insanların uzun zaman ve tecrübe ile belki elde edebilecekleri bilgileri net bir şekilde zahmetsizce insanlara kazandırır. Peygamber vücuda yararlı ve zararlı yiyecekleri, asırlar geçtikten sonra ancak ulaşabilecek bazı tedavileri, fiziki ve kimyevi bazı konuları, kâinatın işleyişini, Ayı'n, Güneş'in ve yıldızların hikmetlerini anlaşılır ve net bir şekilde izah etmişlerdir. Bu itibarla, kaynağını Yüce Allah'ın nihayetsiz ilminden alan nebevi ögretinin bu yönü insanlığın ufkunu teknolojik anlamda da genişletmiş, insana ilham vermiş ve insanlığın düşünce dünyasının sınırlarını insanlığın tecrübe ve çalışma ile kat edemeyeceği bir şekilde genişletmiştir. Bu sebeple peygamberlik müessesesi ve peygambere karşı konulan inkârcı tavır, insanlığın dünyada ve ahirette telafi edilemez pek çok zarara maruz kalmasının sebebidir. Bu yüzden insanlığın manevi ihtiyaçlarını ideal boyutta karşılayabilmesi, ancak fıtrata hitap eden İslam'a dönmesiyle mümkündür.
Kendi eliyle put yapan kendisi yapıp kendisi tapan, Allah'ın rızasından bu denli uzak olan bir toplumu kısa bir zaman içerisinde Allah'ın razı olduğu kul örnekleri haline getiren Hz. Peygamber döneminin asr-ı saadet olarak isimlendirilmesinin inceliğini, toplumun uzun sayılmayacak bir zaman diliminde gerçekleştirmiş olduğu terakkide aramak gerekir. Bu sebepledir ki tarihin en etkili yüz kişisini bir eserde toplayarak tanıtan Michael H. Hart isimli Amerikalı yazar Hz. Peygamber'i bu yüzün ilk sırasına koymuş ve sebebini soranlara ise şunları söylemiştir: " İnsanları yaptıkları işlere göre değerlendireceksek bu listenin bir numarası Muhammed'dir. Çünkü o hem maddi hem de manevi alanda başarılı olan tek insandır. Tarih sahnesine çıkışından 1400 yıl sonra bile bugün etkisi hâlâ güçlü ve yaygındır.
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.