‘’ İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki kendim bile sormadım kendime’’
‘’Yapayanlış örülmüş bir hırka giymişim yıllardır, onunla ısınmaya çalışmışım gibi hissediyorum kendimi. Babam anlattıklarıyla o hırkanın bütün ilmeklerini söktü. Eline yumağı dolayıp yavaş yavaş söktü üstümdeki hırkayı, çırılçıplak kaldım’’
‘’Mesela ben isterdim eve bir kilo hamsi alıp geleyim. Nurten birkaç meze yapsın. Meze de yapmasın be , peynir kavun keselim. O balıkları pişirsin, ben salata yapayım. Çok değil birer kadeh koyalım, içelim. Hadi tamam o içmesin isterse ben içeyim o yanımda otursun. Televizyonda Samime Sanay olsun.. ‘’Söyleme Bilmesinler…’’ diye başlasın şarkıya. Nurten eşlik etsin. Masanın altından ayakları ayaklarıma değsin, üşümüş olsun. Kalkıp sandalyesini yanıma çeksin, başını omzuma yaslasın. Samime Sanay ‘’Hiç kimse dolduramaz kalbimdeki yerini’’ derken eğilip saçlarını öpeyim. Doymadan kalkalım sofradan, elimizi bile yıkamayalım, silelim yeter. Tutayım kolundan Nurten’in, hadi diyeyim gel… Ayaklarını öpeyim yatakta, kısa bacağının ayağını daha çok..’’