İçerisinde bulunduğumuz dönemle bağdaştırdığım çarpıcı bir şekilde toplumun ahlak, değer , fedakarlık, birlik olma , bencillik, hayatta kalma çabası gibi birçok konuya değinen olağanüstü bir kitap.
Kitabı okurken gerçek hayatla ilişkilendirmemek neredeyse imkansız. Şöyle ki birçoğumuz toplumdaki yozlaşmaları, bencilliği , bana dokunmayan yılan bin yaşasın durumunu gördüğünü zanneder. Ama her göz görmez. Görmek istemeyen insanların gözünü açamazsın. Bu kitapta okuyucunun bir nevi gözlerini açmaya çalışıyor.
Kitapta çok sevdiğim güzel detaylar var. İsim hafızam olmadığı için genelde kitap okurken karakterlerin isimlerini not tutmak zorunda kalıyordum. Ama bu kitapta çok hoşuma giden bir konu da bu. Ne karakterlerin isimleri belirtilmiş ne de yer mekan isimleri verilmiş. Hepsi kendine has karakter betimlemelerinden oluşuyor. Çünkü bir zaman sonra okuyucu da fark ediyor ki ne isimlerin, yaptığınız mesleğin, zengin veya fakir oluşunuzun, yaşınızın , güzelliğinizin hiçbir önemi yok artık. Çünkü beyaz bir boşluktasınız. Tek amacınız insan kalmaya çalışmak. "Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım."
Bence kitaptan çıkarılması gereken en önemli ana fikir şu, ahlak denilen şeyin, durumdan duruma çok değişken olduğudur. Eğer söz konusu sevdiklerimizin ve kendi hayatımız olduğunda nasıl bencil , vicdanını susturan ilkel canlılara dönüştüğümüzdür.
"Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler."