Sartre şöyle sesleniyor; “Güzeldin, akıllıydın, neşeliydin, kendini bile bile ve bir hiç uğruna harap ediyorsun.” Peyami Safa'nın da dediği gibi “Biraz gül yahu, vallahi değmez bu dünya.”
Kitap okumayan, fikirlerle tartışmayı bilmeyen, çıkarları için yaşayan, kırdığını düzeltmeyen, yanlışlarını görmezden gelen ve kendini her zaman haklı zanneden sığ insanları sevmeyin.
Senden sonra 23 şehir gezdim.
3 kilo aldım.
Saçlarımı 6 kez boyadım.
Dünya bilmem kaç dönümünü tamamladı.
Darbe oldu, ihtilal oldu.
Barış gelmedi, savaş bitmedi.
Seni özledim.
Gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım.
Belki yürürsün aynı sokakta.
Ayak izime denk düşer ayak izin.
Belki saçına değer nefesim.
Belki sen de bir gün beni özlersin diye,
Seni uzakta bıraktım.
Seni uğurladım, sana kavuştum, seni terk ettim.
Bilmem kaç kilometre yol gittim.
Evren kaydı.
Sen göğüs kafesimden milim kaymadın..
"Başka birisi nasıl sevilir bilmiyorum
Hangi şehre gidilir yalnız başına,
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca.
Kimle çay içilir ?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır…
Hangi hayal hediye edilir,
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine."
Kitabı ikinci kez bitirdim. Ve bazı yaşanmışlıklardan sonra yeniden bu kitabı okumak bana yeniden birşeyler kattı. Bir öncekinde altını çizmediğim belki de ilgimi bile çekmeyen cümlelerin altını çizdirtti. Her yaşta yeniden okunması gereken bir kitap. Sayfa sayısı az ve içeriği akıcı olduğu için bir solukta okunabiliyor.
Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu
Kimi dalkavukça sözlerle
Korkaklar öpücük ile öldürür
Yürekliler kılıç darbeleriyle
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlı iken
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
Kimi yeterince sevmez
Kimi fazla sever
Kimi satar
Kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez