Sloganlarımızda ve konuşmalarımızda bol bol yer bulan, gündem değiştiğinde ise yeniden kendi halinde kendi mahzunluğuyla baş başa bıraktığımız kadîm şehrimiz Kudüs...
Teknolojinin hayatı kolaylaştırıcı etkisinin ciddi bir tembelliği de beraberinde getirdiği düşünülürse, günümüzde ideallere ömür adamak daha da zahmetli.
Kudüs, "dönemsel ve konjoktürel heyecanlar"a kurban edilemeyecek kadar önemli ve özel bir şehir. Sadece saldırı ve ihlallel söz konusu olduğunda onu hatırlamak, sâir zamanlarda ise yeniden kendi haline terk etmek, Müslümanlara yakışacak bir hâl değildir. Kudüs'e olan ilgimiz, mütemmim cüzümüz olarak, hayat boyunca bize eşlik etmeli. Bu ilgiyi, bilgiyle ne kadar temellendirebilirsek, Kudüs'ün bizden uzaklaşmamasını da o kadar garanti altına almış oluruz.
Günümüzde , özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte, daha büyük bir tehlike de baş gösterdi üstelik: Acının sıradanlaşması ve kalplerimizin taşlaşması.
“Mesele yaşanan acılar, çekilen sıkıntılar, karşılaşılan mahrumiyetler değildir. Onlar gelir geçer, hatta hepsi ecir ve manevî derece olur. Sıra size geldiğinde ve emanet size tevdi edildiğinde nasıl amel edeceksiniz, siz asıl buna kafa yorun.”