Kapitalizm, zamanın sosyologlarınca burjuva egemenliğinin en son noktası, burjuva devriminin olgunlaşmış meyvesi olarak görülmüştür. Bugün biz bu yargıya ancak alkış tutabiliriz. Kapitalizmden sonra, Herbert Spencer gibi uzlaşmaz düşünce devleri de dahil olmak üzere sosyalizmin geleceği görüşü paylaşılıyor. Kişisel çıkardan öte bir şey gözetmeyen Kapitalizm çürüyerek bozulurken asırların çiçeğinin, İnsanlığın Kardeşliğinin serpilip gelişeceğine inanılıyordu. Oysa böyle olmamış, fazlaca olgunlaşıp çürümüş Kapitalizm, bugünden geçmişe bakan bizleri olduğu gibi o dönemde yaşayanları da şaşkına çevirerek içinden bir canavar çıkarmıştır: OLİGARŞİ.
Anthony Meredith
Önsüzden(Demir Ökçe)
20.yüzyıl başlarındaki sosyalist hareket, Oligarşinin gelişini çok geç sezebilmiştir. Bunu fark ettikleri an oligarşi vardı; kanla kurulmuş bir gerçeklik, dehşet ve acı veren bir hakikatti.
Hayatlarımızdaki en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelendir-bizim asıl kimliğimizle uyuşmayan hatalardır. Bize öyle zıtlardır ki, onlara bakmaya katlanamayız. Bir vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanmayan iki insan.
Yalancı ve yalancılardan nefret eden. Hırsız ve hırsızlardan nefret eden. Bu savaşın verdiği acıya benzer başka bir acı yoktur. Bu acı, bilinç seviyemizin üzerine çıkar. Ondan kaçarız ama bizimle koşar. Nereye kaçarsan kaçalım, savaşı beraberimizde götürürüz.
Olduğumu sandığım insan gerçekte olduğum insandan ölesiye korkuyor; diğer insanlar onun hakkında ne düşünürler diye korkuyor. Gerçekte olduğum kişiyi bilseler bana neler yaparlar? En iyisi güvende olmak! En iyisi gerçek insanı saklamak, ona işkence etmek, onu gömmek!
Bunların hepsi ne zaman başlar? Ne zaman iki kişi şeklinde yaşamaya başlarız- kafamızda yarattığımız kişi ve içeriye kilitleyip ölüme terk ettiğimiz gerçek insan?