"Ben ne şanssızmışım ki, bu utanç verici olay başıma geldi!" Tam tersi. "Ne şanslıyım, çünkü, başıma gelen utanç verici şeye karşın, yılgınlığa kapılmıyorum, ne şimdiki zaman eziyor beni, ne gelecek ürkütüyor." Bu tür bir şanssızlık aslında herkesin başına gelebilir, ama herkes yılgınlığa kapılmamayı başaramaz. Öyleyse, neden, bu bir şanslılık değil de, şanssızlık olsun? Yoksa sen, insanın şanssızlığının kendi gerçek doğasından sapmasından başka bir şeyde yatabileceğini mi söylüyorsun? İnsanın doğasının istemiyle çatışmayan bir şeye, insanın doğasından bir sapma denebileceğini mi sanıyorsun? Öyleyse? Bu istemin ne olduğunu biliyorsun. Yoksa, başına gelen; senin âdil, yüce gönüllü, bilge, sakınımlı, dikkatli, içtenlikli, duygularını açığa vurmayan, özgür biri olmanı, insan doğasının ortaya çıkmasını, kendine özgü amacına erişmesini sağlayan bütün öteki niteliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Bundan böyle, üzülmene yol açan her güçlük karşısında, şu ilkeyi uygulamayı unutma: bu bir şanssızlık değildir, ama ona yüreklice katlanmak şanslılıktır.