Soluk kanepede yan yana oturduklarında ellerinde birer fincan çayla bazı şeyler kelimelere dökülebilirdi. Ama bu hiçbir zaman olmuyordur. Çünkü birbirlerine gerçekten söylemek istedikleri cümleler asla kurulamıyordu, bir cümle kurulmuş olsa dahi asla yolunu bulamıyordu.
Zaman böyle böyle geçip gidecek. Ve göz kapaklarımın altından, hayatım dediğim kötü rüyaya ait görüntüler gelip geçicek. Ama canımı acıtmayacaklar artık. Evimde olacağım, yalnız, yaşlı ve mutlu.
“Okuyorum. Hastalık gibi bir şey bu. Elime ne geçerse, gözüm neye değerse okuyorum: Dergiler, okul kitapları, ilanlar, sokakta bulduğum kağıt parçaları, yemek tarifleri, çocuk kitapları. Kağıda basılmış ne varsa.”