Bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin. Yani önemli olan Allah'ın sizi sevmesidir, sizin O'nu sevmeniz değil! O'nun sevgisini de ancak Habibi'ne tabi olarak elde edebilirsiniz.
Bu din mütekâmil bir nizamdır. İbadet ve mükellefiyetleri iç içedir. Ferdi ve içtimai emirleri birbirini destekler. Hepsinin de gayesi insanları yüce bir hedefe yöneltmektir. Kalbleri arıtıp hayatı düzeltmek hayır, ıslah ve gelişme hususunda birbiriyle dayanışmaya sevk etmek hedefine yöneltir.
Bu din gösteriş ve şekil dini değildir. İbadet ve hareketlerden samimiyet ve feragatle yapılmayan ve bu samimiyetin tesirini kalblere sızdırarak salih amel şeklimde gerçekleştirmeyen, yeryüzünde yaşayanların hayatı için faydalı bir yöne sevk etmeyen zahiri ibadetlerle işi bitirmez.
Allah tıpkı İbrahim'i dost edindiği gibi beni de dost edinmiştir.
Hakim, 2, 550.
Eğer bu dünyada birisini dost edinecek olsaydım, Ebu Bekr'i dost edinirdim. Fakat bilin ki bu arkadaşınız Rahman'ın dostudur.
Buhari, 6738, Müslim 2383.
Tam anlamıyla sevilmeye her şeyden daha layık olan Allah'tır. Fakat gönüller düşük seviyeli olunca, sevdikleri de kendi seviyesinde olmaktadır. Yüce gönüllü olanlar ise sevgilerini her şeyin en yücesine, en şereflisine adarlar.
Efendimiz şöyle buyurdu;
Ben sizin görmediklerinizi görüyor işitmediklerinizi iştiyorum. Gökyüzü çatırdadı ve çatırdamakta da haklı idi çünkü gökyüzünde dört parmaklık bir yer kalmamıştı ki secde eder vaziyette melekler orayı doldurmamış olsun vallahi benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız, Yataklar üzerinde kadınlardan zevk almaz sokaklarar dökülür ve Allah'a yalvarır yakarırdınız. Bu yüzden ben bile kesilip yok edilen bir ağaç olmayı istedim.
Tirmizi, Zühd.