Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

melike

"Dikkat et, düşme. Ama düşsen de dünyanın sonu değil!"
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Ali'yle aramızdaki. Kuşun uçması, tohumun filizlenmesi, güne­şin doğması gibi kendiliğinden bir insiyakla yaşayıverdiğimiz, basit ve görkemli, doğal ve mucizevi bir şey. Sevdiğini söyle­meye, sevildiğini işitmeye bile lüzum duymadan, beklemeden, ummadan, borçlanmadan, alacak defterine yazmadan, hesap kitap yapmadan, sırf içinden öylesi geldiği ve elinden de başka türlüsü gelmediği için, sevivermek birini.
Sayfa 156Kitabı okudu
Acının varlığı hemen duyuluyor da yokluğu o kadar kolay fark edilmiyor.
Sayfa 148Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazen beklenme­dik bir iyilik, beklenen kötülükten daha fazla incitir bizi
Sayfa 142Kitabı okudu
Ne var ki en çok acıyan yer­lerden bahsetmek öyle kolay olmuyor.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Ama ülkenden ayrıldıy­san, hele öyle yapmak zorunda kaldıysan, ev artık başka türlü bir hayal oluyor. Ben her adımda birazını kaybettim. Kaybettik­çe de bulmak için daha çok hırpaladım kendimi. Yanlış yerlerde arayınca bulunmuyor.
Sayfa 140Kitabı okudu
Elinden gelse ömrüm boyunca bakar­dı bana ama yapamadı. Ölüm diye bir şey var çünkü, dedemden bile büyük.
Sayfa 112Kitabı okudu
Bazı gereksinim­lerin zamanı oluyor hayatta. O zaman geçince giderilmemiş ih­tiyacın yerini karanlık bir ağırlık alıyor. Yokluk boşluğa, boşluk ağırlığa dönüşüyor. Sonra artık ne yapsan başa dönülemiyor.
Sayfa 102Kitabı okudu
Zira bunca sene bir yalana inandımsa, bunu elbette boşuna yapmamıştım. Ne var­dı yani zararsız yalanlarımla bıraksaydı beni!
Sayfa 101Kitabı okudu
Bütün bu hatıralar arasında, dünyanın kendinden ibaret ol­madığına ama dünyayı değiştirmeye kendinden başlamak la­zım geldiğine inanarak büyümüştü Ogo
Reklam
Çocuk­luğunu sahici bir köke bağlayanlar, sonradan nereye giderlerse gitsinler, ev dendiğinde o ilk göbekbağına uzanıyorlar. Geceleri yıldızlara, gündüzleri atlaslara ihtiyacı yok onların, kaybolmu­yorlar. Hayat boyu yollarını ararken, pusula niyetine başlangıç noktalarına, tohumlarının serpilip dünyaya yayıldığı o ilk mev­kiye, evlerine bakıyorlar.
Gelgelelim bazı şeyler ancak ayyuka çıkarılarak yok edilecek kadar küçük, bazılarıysa dile getirilemeyecek, kursaktan geçemeyecek kadar büyük oluyor. Bazılarını konuşarak, bazılarını susarak ama hep­sini anlayarak yaşadık biz Kader'le. Biz birbirimize inandık, gerisi hikaye.
Zihin, tedbir­li dost, teyakkuzda düşman, her şeyi nasıl da sahibinin ihtiyacı­na göre usulca tanzim ediyor. Ona her yol mubah, yüzeyini bi­le isteye aşındırmış donuk ama pürüzsüz cam misali, her şeyi gösterdiği yalanının altına teminatsız gerçekler örüyor. En kul­lanışlı hatıraları arayıp buluyor, anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde yan yana diziyor, bulamadıklarını da esasa hizmet ede­cek mürekkeplerle yeni baştan yazıyor. Sonra işinin erbabı, ka­çın kurası kurnaz esnaflar gibi geçiyor çın çın öten yazarkasa­nın başına; aklımızı sarsmayacak minicik bir fark karşılığında, eskisini alıp yenisini veriyor, eskisini alıp yenisini veriyor, eskisini alıp yenisini
Biz dönüp bak­masak da bir yerlerde hep beklesin birileri.
Ama insanın kendine söylediği yalanların da bir miadı var. Katı olan her şey buharlaşıyor, hayata tutunmak için inan­maya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çı­kıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğren­diklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.
255 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.