Yalı sahibi olmak sadece zenginlik değil, aynı zamanda görgü, bilgi, şairlere, ediplere yakın olmak anlamına da geliyordu. 19.yüzyıl Avrupası'nın yeni yeni para kazanmış burjuva aileleri gibi İstanbul'daki yalı sahipleri de evlerinde edebiyat matineleri yerine geçen yemekler düzenler, çocuklarına piyona ve yabancı dil dersleri aldırtır ve onları yabancı murebbiyelerin gözetiminde yetiştirirlerdi. Son iki yüzyıldır müthiş bir Avrupalılaşma modası sarmıştı yalıları. Kültürel ve siyasal olaylarda da Fransa baskın olduğu için örnek aldıkları yaşam ve eğitim biçimi, Fransa'dan ithal edilirdi.
...iri kara gözlü, yıpranmış bir kadın; vaktiyle hayli güzel olduğu belli; başını, yumuşacık, adamın omzuna yaslamış. Bu küçük hareket bile, onların hayatını özetliyor: Bu sert toplumda himaye edilen bir kadın ve koruyucu erkek.