Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Kübra
Kübra
@__Lisa__
Lisans
85 okur puanı
Nisan 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Aslında her cümlesi alıntı olarak paylaşılabilir bir kitap, hatta kitap hakkında bütün düşüncelerimi yazsam baya uzun olur.
Türkçesi Saç örgüsü olarak geçiyor, ana dilde okumanın verdiği avantaj çok hızlı okunur olmasıydı, günümüz kitaplarından olduğu içinde çok anlaşılırdı.
Yazar üç kadının hayatını anlatıyor, başta hiçbirinin birbiriyle bağlantısı yok ama zamanla tuhaf bir şekilde o bağı kuruyor yazar.
Okurken birçok şey hissettim, yeri geldi Smita’nın hikayesini miğdem kaldırmadı, yeri geldi Guilya’da kendimi buldum, ve bazı zamanlar Sarah’ya hayran kaldım.
Okurken çok düşünüyorsunuz, çok sorguluyorsunuz, ben çok şükrettim mesela. Çünkü bir nevi evet roman ama gerçek hayatları konu alıyor. Hindistandan giriyor, İtalyada duraklayıp, Canada’da soluk alıyor hikaye.
Üç farklı yaşam, üç farklı kadın. Evet hayat onlara zor, hayat onlara acımasız ama vazgeçmek yok, vazgeçmek doğalarında yok, kabullenmek mi onlara sunulan hayatı ? Hayır, onlar bundan ibaret değil.
Daha fazla bilgi vermeyeyim, kesinlikle tavsiye ediyorum, okunması gereken eserlerden.
Kitap ismi gibi gurur ve önyargıyı konu alıyor. Eğer 2005 yapımı filmini izlediyseniz diyebilirim ki tamamen aynı geçiyor. Hatta okurken birçok kısmında filmden kesitler gözümün önüne geldi yani evet filmi daha önce izleyen biri mutlaka hayal gücü kısıtlı bir şekilde okuyacak romanı.
Konusu bilindik ama güzel. Günümüzde neredeyse hepimizin önyargılı yaklaşımları olabiliyor başka insanlara karşı yada gururlarımızın bizi yenmesine izin verebiliyoruz ve bunlar bize zarar verebiliyor…
Kitapta galiba beni en çok etkileyen kısım insanın birini sevdiği zaman o insan için yapabileceği fedakarlıklar. Günümüz ilişkilerine baktığımızda unuttuğumuz değerlerden biri aslında fedakarlık ve bu kitapta bu duyguyu hatırlamak güzel.
Filmi izleyenler için (kendi düşüncem tabiki) tavsiye edemeyeceğim ama eğer izlemediyseniz kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum :)
“Berenice’i ilk gördüğünde Aurélien onu bir hayli çirkin buldu...”
İşte böyle başlıyor Aurélien romanı.
İki büyük savaş arası, 1920 li yıllarda geçen bir hikaye, Aurélien ve Bérénice’in birbirlerine duydukları sevgiyi konu alıyor. Bu sevginin imkansızlığını, savaşın zedelediği insan psikolojisini ve hayatını göz önüne seriyor yazar.
Louis Aragon’un bu kitabında kendi hayatından esinlendiği söyleniyor.
Hızlı okunan bir kitap, tavsiye etmek istiyorum ama daha türkçeye çevrilmemiş... başka dillerde okuyanlarınız varsa o ayrı tabi.
Yakın zamanda türkçeye çevrilmesi ümidiyle :)
Okur Takip Önerileri
Roman değil, din kitabı değil, daha çok felsefe kitabı aslında Ermiş.
Amerika’da İncil’den sonra en çok satılan kitapmış ki dünyaca popüler zaten.
Deist bir bakış açısıyla yazılmış, düşündüren bir kitap, okurken kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz, hatta zaman zaman iyi ve kötü arasında kendinizi sorguladığınız bir eser.
Okumaya değer.
Ben bir daha okur muyum, sanmam :)
« Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin, ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi. »
Afganistanı, yaşamını, insanlarını o kadar güzel anlatıyor ki Khaled Hosseini, tamam diyor insan, ben bu ülkeyi tanıdım.
Yazarın Uçurtma avcısı kitabınıda okuduğum halde gönlümü Bin muhteşem güneş çeldi çünkü kitabı okudukça evet bu Afganistan’da yaşanmıştır, evet bu ne yazık ki gerçekleşmiştir diyebileceğiniz o kadar çok olay var ki...
Bu kitapta yazar başka ülkelere odaklanmadan, Afganistanı, çocuk kadınların sürdürmek zorunda kaldığı o zor, belki bize imkansız gelen hayatları göz önüne seriyor.
Savaş halinde olan bir Afganistan’da, yok olan hayatlar, yok olan hayaller, bütün bunlara rağmen yaşama tutunma mücadelesi veren bir halkın, ama en çokta Meryem ve Leylanın öyküsü yürek burkuyor.
Kaderleri bir şekilde kesişen bu iki çocuk kadının birbirlerine en güzel şekilde destek olması, birbirlerini koruyup kollaması, evet çok anlamlı, çok duygusal, çok değerli.
“Çünkü bir toplumun kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla. Hiç yoktur.”
Cehaletin üstünü örtmek için dini kullanan bir ülke, namus deyince aklına bir tek “kadın” gelen bir toplum ne yazık ki Afganistan. Ama kim bilir, belki bir gün, sebepsiz savaşları sürdürmek yerine, kendi cahilliğiyle savaşması gerektiğini anlar...
Bu kitabı hala okumayanlarınız varsa çok şey kaçırıyorsunuz benden söylemesi :)
Başta hayır hiç uyumlu değiller, biri içine kapanık diğeri insanlara yakın iki insan dediysem de sonrasında Marianında aslında ne kadar yalnız hissettiğini anlamış bulundum.
Burda sevgiden bahsetmek biraz hafif kaçar diye düşünüyorum çünkü çok daha fazlası var bu kitapta, birbirlerine görünmez ince bir iple bağlı iki ruh. Birbirlerine bakarak vaziyetlerini anlayan, hem çok yakın hemde tuhaf bir şekilde uzak iki insan var bu hikayede.
Okurken birçok yerde keşke dedim... keşke Raif Mariadan hemen umudu kesmeseydi, keşke hemen aldatıldığını düşünmeseydi ve içini bu denli karartıp dünyadan umudunu bu kadar erken kesmeseydi dedim. Keşke bir kızı olduğunu öğrendiğinde bu kadar pasif bir şekilde bu haberi karşılamasaydı yani kısacası keşke durmak, sadece anlamak ve olayları akışına bırakmak yerine bir şeyler yapsaydı ama onunda doğası böyleydi sonuçta...
Sonu hüzünlü bitsede anlamlı, verilen bir mesaj var, oda insanın umudunu hemen yitirmemesi gerektiği, bir insan yüzünden başka insanlara önyargılı yaklaşmaması gerektiği.
İlk türkçe okuduğum kitap bu olmuş oldu, ara ara anlamadığım kelimeler olsada beğenerek okudum, tavsiye ederim.
Sen herşeyi sevdiğin kadın uğruna yap, zengin ol, onun evinin karşısında ev al, sırf o gelsin diye göz kamaştırıcı partiler ver, geceleri Daisy’nin evinden gelen yeşil ışığı seyredip onun hayalini kur... o eşiyle mutsuz bir evlilik sürdüğü halde ve seni umutlandırdıktan sonra seni sırtından vursun...
Bu hikayede Gatsby yanan taraf oldu ve en acı tarafı hak etmediği bir şekilde anılıp, hak etmediği bir ölümle hayatının son bulması.
Onun için herşeyi yaptığı, herşeyden vazgeçtiği kadınsa cenazesine bile katılmasın hatta parti verip evinde ağırladığı yüzlerce insandan tek bir kişi bile gelmesin, tek ve gerçek dostu Nick haricinde.
Burda verilen mesaj ne diye sorarsanız doğal olarak bazı insanlar için yapılan fedakarlıkların vefasızlıkla son bulduğu.
Duygusal ve düşündüren yönleri olan bir kitap, ben severek okudum ve filmide kitaba uygun şekilde yapılmış ikiside güzel tavsiye ederim.
Jane Eyre, başta biraz sıkıcı ama sonrasında çok hızlı okunan bir kitap oldu. Jane büyüdükçe acaba şimdi ne olacak ve neler yaşayacak diye bütün kitap boyunca kendime sordum ve daha hızlı okuyup öğrenesim geldi. O kadar güzel bir sevgi anlatılıyor ki, o kadar içten, o kadar samimi. Aslında insana unuttuğu, hayat yolunda kaybettiği değerleri hatırlatıyor belkide ama en önemlisi insan olmanın ve insan kalmanın önemini.. Bana gözyaşı döktüren nadir kitaplardan Jane Eyre, şiddetle tavsiye ederim.
