Başkasının gölgesiyle karşı karşıya olup karşılık vermemek, dehanın ta kendisidir. Kimsenin kendi gölgesini size yüklemeye hakkı yoktur ve kendinizi savunma hakkına sahipsiniz.
Gölge üzerinde bilinçli olarak çalışmazsak, gölge hemen her zaman yansıtılır. Başka bir deyişle, gölgeyi başka bir kişinin ya da başka bir şeyin üzerine atar, böylece onun sorumluluğunu üstlenmeyiz.
Kişinin kendi doğasının karanlık yanını reddetmesi, karanlık depolamak ya da biriktirmek demektir. Bu daha sonra kasvetli bir ruh hali, psikosomatik hastalık ya da bilinçdışının neden olduğu kazalar şeklinde dışa vurulur.
Mutsuzluk, yaşama katılacak yürekliliği gösterecek yerde, insanın kendi içinde ürettiği ve gerçek dünyayla ilgisi olmayan duygularla yoğrularak kendini yaşamaktan kaçınma sonucu yaşanan bir olgudur. Mutsuz insan, kederine karamsarlık, sevincine kaygı katar, gerçeğini doyasıya yaşayamaz. Çünkü kendine karşıdır.
Oysa, yaşamak ve sevmek birbirinden ayrı olgular değildir, bir bütündür. Kendimizi yaşayabildiğimiz ve beraberliklerimize bir şeyler katabildiğimiz her yerde sevgi vardır. Ama bu, içinde bulunduğumuz kısırdöngülerden özgürleşip, her yaşantı parçasının bizi çevreye yönelik yeni bir etkileşime doğru harekete geçirmesiyle gerçekleştirilir.