" Aslında yapman gereken şey ihtiyacın olduğunu hissettiğin şeydir. Öbür insanların cehenneme kadar yolları var"
" Nasıl vazgeçeceğimi bilemiyorum. Benim sıkıntım bu. Kararsızlıktan her şeyi son ana bırakırım hep "
İmago:çocuklukta, ebeveynlerle bağlantılı olarak kurduğumuza inanılan imge;ilk ve bilinçsiz olarak en yakında olan anne babadan alınan ve ilerideki eş seçimimizi bile etkileyecek olan sevgi imgesi.
Abanoz Kule diye bir romana başladığımı düşündüm ilk önce. Kitabı incelememe gerek yoktu. Yazarının Fowles olması benim için yeterliydi. Bu da beni bir roman okuyacağım önyargısına götürdü ama içerisinde Abanoz Kule ile birlikte -bu öykü özellikle resim sanatı üzerinen akan bir öykü- Ediluc adında bir Kelt öyküsü, Zavallı Koko adında muhteşem bir hırsızlık öyküsü ( buradaki hırsızlık sıkça gördüğğmüz polisiye roman ve filmlerden çok öte bir içeriğe sahip), Maumma adında bir kayboluş ve Bulut adlı bir öyküyü içeriyor.
Fowles'ten beklenecek bir performans ile okuyucuda zevkli anlar yaşatacak bir kitap yine. İlk öyküsünde Büyücü adlı kitabının da adını anıyor yazar. Ürün yerleştirme uygulamış öyküsüne. Öykülerinde bir son arayışı içerisinde oluyor insan ister istemez ama öyküler beklentilerin dışında, sanki okuyucuyu bu yazılmamış sonlara ya da daha doğrusu rutinleşmiş kitap sonlarının aksine kitaba dair fikirleri bulunsun diye bir bitmemişlik hissi verdiriyor.
Muamma adlı öyküsü bir kayıp vakası üzerine gelişiyor ama daha sonra adı çok az anılan bir karakter ile olayı soruşturan karakter arasındaki ilişki vurgulanıyor. Ayrıca yine bu öyküde bir polis soruşturmasına alışmışken birden bambaşka bir teori ile gizemli bir şekle bürünüyor öykü.
Fowles, her zaman şaşırtacak içerikler üreten kaliteli bir yazar olduğunu gösteriyor.
İnsan teninin yumuşak pragmatizmi, insan yapımı olsun, ilahi olsun, hiçbir muammanın alçaltamayacağı ya da azaltamayacağı bir şiirsellik taşır; aslında tek yaptığı şey, neden olmak, sonra yürüyüp gitmektir.