Abdullah Atagün
@abdullahatagun
Satış & Pazarlama
İzmir
49 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Osmanlı imparatotluğu
Osmanlı fethettiği yerlerde halkın örf ve âdetlerine karışmadan pratik çözümlere yöneldi.
İşte 'millet sistemi' olarak adlandırılan bu hoşgörü, bir yönüyle Batı uygarlığının yüzyıllar sonra oluşturacağı laik anlayışın öncü modeliydi.
Örneğin fethettiği yerlerin vergi sistemini değiştirmezdi, kendi dilini dayatmazdı, dinlerine veya ibadetlerine karışmazdı, siyasal iktidara müdahale etmezdi.
Zaten Katolik baskısından bunalmış Balkan topraklarında kolayca ilerlemesinin sebebi de buydu. İmparatorluğun özü sömürgeciliktir fakat Osmanlı hiç- bir ülkeyi sömürge yapmadığı için gerçek manada imparatorluk olmadı.
Sayfa 148Kitabı okudu
Roma İmparatorluk Yıkılınca Katolikler
Siyasi otorite kaybolunca 150 yıldır Roma güvencesinde yaşayan Katolik din adamları,
Siyasetin iplerini ele alarak kilisenin bağnaz ve baskıcı tavrını tüm Avrupa'ya egemen kıldılar.
Skolastik düşünce denilen bu yapıda araştırmak, sor- gulamak ve bilimsel çalışma yapmak yasaktı.
Artık başta para olmak üzere her şey din adamlarının kontrolündeydi. Öyle ki Alman topraklarının üçte biri kiliselerindi.
Sayfa 110Kitabı okudu
Altın
Altın Ayarın yüksek olması, saflık derecesinin artmasıyla doğru orantılıdır.
Yüzde yüz saf altın, 24 avardır. 22 ayar altın ise 24'de 22'si ham, kalanı bakır demektir.
Örneğin Osmanlı sikkelerinin torunu olan günümüz çeyrek altını, 1,75 gram ve 22 ayardır.
Başka bir ifadeyle 1,60 gramı altın, 15 gramı bakırdır.
Sayfa 77Kitabı okudu
Okur Takip Önerileri
LİRA KELİMESİ NERDEN GELMEKTEDİR
Türkiye Cumhuriyeti’nin para verimi olan
LİRA kelimesi
327.45 gramlık eski Roma ağırlık ölçüsü olan
Libra ve Liret kelimelerinden gelmektedir.
Sayfa 72Kitabı okudu
Biranın Keşfi
Tapınaklarda veya güçlü ailelerin kilerinde depolanan arpalar, yağmur suyuyla mayalanınca dünyanın ilk alkollü içkisi olan bira keşfedildi.
Tadı biraz mayhoştu ama hem besleyici hem de hijyenik olduğu fark edilince talep artti.
Kısa sürede arpa ve ekmek kadar aranır olan bira, Sümer halkının gözünde sıvı paraya dönüştü
Sayfa 61Kitabı okudu
Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkıldığı 476'dan Endülüs Devleti'nin yıkıldığı 1492'ye kadar sadece din değil bilim de kiliselerin kontrolündeydi.
Yani her kilise aynı zamanda üniversiteydi.
Günümüzde kullanılan Latince kökenli 'rektör' ve dekan' sıfatlarının Ortaçağ'daki karşılığı işte bu yüzden büyük papaz ve küçük papaz anlamına gelirdi.
Sayfa 39Kitabı okudu
İnsanın Evcilleşmesi
Yeryüzündeki canlıların toplam ağırlığının sadece on binde birini oluşturan insan,
Kusursuz dengeye müdahale ederek hayvan çeşitliliğinin % 83'ünü talan etti.
Beş yaş altı çocukların yarısı açlıktan ölüyor.
Her yıl 55 milyar ton fosil atık üretiyoruz.
Temiz su kaynaklarının % 70'ini barındıran kutuplar eri- yor, atmosferimiz yoğun bakımda, uzay ise çöplüğe dönüşmek üzere.
Halbuki yaşadığımız yerküre, dedemizden miras değil
Torunlarımızı borçtu!
Bakalım kendi Türümüzün evcilleşmesine kadar sürecek
Sayfa 30Kitabı okudu
Bir insanın 5/1 beygir' gücüne sahip olduğunu düşünürsek
Sabana bağlanmış bir at yada öküz, tarlayı daha hızlı sürerek daha fazla ürün elde etmemizi sağladı.
Çok değil 250 sene öncesine kadar yeryüzünün en güçlü makineleri, kamyonları hatta trenleri işte bu hayvanlardı.
Son iki bin yılda ise ekonomik anlamda değer atfedilecek herhangi bir hayvan ya da bitki evcilleştirilemedi.
Sayfa 28Kitabı okudu
Üretim tekniklerinin gelişmesi biyolojik mirasımızdaki boşlukları doldururken
Tokluktan ölenlerin sayısı açlıktan ölenleri geçmeye başladı.
Artık toprak, insanın ailesinden sonra en değerli şeydi. Çünkü yenisi üretilemedi. Ayrıca toprak olmasaydı ne tahıl ne de hayvan olurdu.
Bugün bile kullandığımız her şeyin hammaddesi topraktır.
Sayfa 29Kitabı okudu
Mesela türklerin milli yemek dediği kurufasülyenin Amerika’dan gelişi 18. yüzyıl sonlarına tekabül eder.
İnkaların 3000 çeşidini ürettiği patatesin İstanbul’un Semt pazarında görünmesi 1870’leri bulmuştu.
Frenk patlıcanı adıyla bilinen domatesle 1692 yılında tanışan Türkler 19. yüzyıla kadar domatesi yeşil iken yer, kızaranları ise çürüdü diye çöpe atardı.
Sayfa 28Kitabı okudu
Öpüp başının üstüne koymak
Yere düşen ekmeği öperek saygı ile kenara kaldırmak evrensel bir ritüeldir.
Ne var ki bu ulvi makama her mahsülü erişemedi.
Örneğin domatesi öpüp başının üstüne koyanı göremeyiz. Yere düşen insanı değilmiyorum bile
Sayfa 27Kitabı okudu
MACELLAN’ın KEŞFETTİĞİ ADADAKİ YERLİLER
Bu bilge ve güçlü yabancıların bu ayinlerinin mutlaka önemli bir şey olduğu duygusuna kapılan yerliler,
Onların hareketlerini saygı ve huşu içinde taklit ederler.
Onlar da diz çöküp haçı öperler.
Ve amiral onlara da böyle büyük, denizin her tarafından görülebilen bir haç yaptırmak istediğini söyleyince, sevinç içinde teşekkür ederler.
Birkaç gün içinde iki şey birden gerçekleşir: Bu adanın kralı, İspanya kralının müttefiki olmakla kalmaz, din kardeşi de olur.
İspanya Krallığı'na yalnızca toprak kazandırılmakla kalınmamış, Katolik Kilisesi ve Mesih'ine, bilmeden gü- nah işleyen bu yerlilerin ruhları da kazandırılmıştır.
Sayfa 203Kitabı okudu
Dünyanın yuvarlaklığı kesinleşmiştir
En bilge kişilerin binlerce yıldan beri tahmin ettikleri,
Alimlerin düşünü kurdukları şey,
Tek bir adamın cesareti sayesinde kesinlik kazanmıştır:
Dünya yuvarlaktır. Zira bir insan dünyanın çevresinde tur atmıştır.
Sayfa 200Kitabı okudu
Macellanın Geçiş Boğazını Bulduğu An
İşte bu an, Macellan'ın ömrünün en büyük ânıdır, her insanın hayatında yalnızca bir kez yaşadığı fevkalade büyük, eşsiz sevinç ânıdır.
Tüm vaatler gerçekleşmiştr. Kral'a verdiği sözü tutmuştur.
Kendisinden önce binlerce kişinin ancak hayalini kurduğu bir şeyi ilk kez o gerçekleştirmiştir:
Öteki denize giden yolu bulmuştur. O anda bilir ki, hayatı doğrulanmış ve ölümsüzlükle kutsanmıştır.
Sayfa 182Kitabı okudu
Macellanın Kararlılığı
Ama Macellan için önemli olan fani hayat değil,
ölümsüz eserdir.
Kahramanca düşünen biri, gerekirse mantıkdışı davranmak zorundadır.
Macellan derhal itiraz eder: Elbette önlerinde büyük zorluklar vardır, muhtemelen açlık ve yokluk çekmek zorunda kalacaklardır, ama ne garip bir kehanettir bu yelken direklerini kaplayan köseleyi bile yemek zorunda kalsalar onun görevi yola devam etmek ve vaat ettiği ülkeyi bulmaktır
Sayfa 180Kitabı okudu