Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
68 syf.
·
Puan vermedi
(Spoiler) Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, 1922’de “Brief einer Unbekannten” adıyla yayınlanan ve Stefan Zweig tarafından yazılan bir öyküdür. Yazarın, hatırlamadığı bir kadın tarafından aldığı mektubun öyküleştirilmiş halidir. Yazar mektubu aldığında üzerinde ne bir isim ne de bir adres vardır. Sadece “Sana, beni asla tanımamış olan sana.” yazılıdır. Yazarın merakı uyanır ve mektubu okumaya başlar. On üç yaşında annesiyle birlikte yaşayan yoksul bir kızın karşı dairesine taşınan yirmi beş yaşındaki adama yıllar sonra yazmış olduğu ve adama karşı hissettikleri, hatıraları ve en önemlisi aşkını itiraf etmesini işleyen bir hikayedir. İtiraflarda herhangi bir şehvet duygusu olmaması dikkat çekicidir. Kadının mektubu başlarda itiraf gibi görünse de daha çok bir yakınma söz konusudur. Adam kadını fark edemez. Kadın da kendi kendine çıkarımlar yaparak karşı tarafı suçlar, bunu imalı bir şekilde dile getirir. En sonunda da sevdiğini söyleyememenin karşılığını ağır öder. Kendini neredeyse hiçbir zaman fark ettirmeyi başaramayan kız acı ve tutkusunu kendi içinde yaşar.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,4bin okunma
Bakışları çarpıştı, parlak bakışlarından çıkan çatırtı ıssız vadide acı acı yankılandı. Damlayan suyun sesi kulakları sağır eden bir mavilikteydi. Güneş, dağın ardına düştü düşecekti. Zaman, ikisinin birbirine kenetlenmiş bakışları arasından bir at sürüsü gibi geçti.
Sayfa 55 - Jaguar Kitap
Reklam
Quinet
Hiçbir şey, Quinet'nin şu sözleri kadar doğru değildir: "Yaşlılık geldiğinde, onu ileri sürdüğünüze nispeten çok daha az acı buldum. Sefaletin ve yıkımın tepe noktası dediğiniz yıllar, bana gençliğimdekinden çok daha ılıman geldi. Donmuş, ıssız, daracık ve sislere boğulmuş bir tepe beklerken bunun aksine, gözlerimin önünde daha önce açılmamış engin bir ufuk bulunduğunu fark ettim. Hem her şeyi, hem de kendimi daha açık görüyordum." Ardından şunu ekler: "Siz, duyguların yaşadıkça köreldiğini one sürüyorsunuz. Öyle hissediyorum ki bir yüzyıl boyunca da yaşasam, beni bugün isyan ettiren hiçbir şeye alışmayacağım"
Sayfa 254Kitabı okudu
Bazı kişilerde zihinsel acı ve zorluklar, yıllar kadar olgunlaştırıcı olur ...
Sayfa 679 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Ozan Orhan Veli, yıllar önce "Bu düzen böyle mi gidecek pireler filleri yutacak" diye acı acı sesleniyordu. Belki bir süre böyle olacak, ama sonunda halk, denenmeyeni deneyecek ve bundan sonra "ekmek, gül ve hürriyet günleri" gelecek.
Sayfa 147Kitabı okudu
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Reklam
Uzun yıllar, acı vermesine rağmen kaynağının nerede olduğunu anlayamayabilirsin bile. Sadece, bu acı nereden geliyor diye sorarsın kendine.
Kuvvetli, sağlam bir insanı çökmüş görmek, daha bir acı veriyor insana!
Sayfa 157
Acı ve gözyaşıyla kıvranan kısa ömürlü insan soyu kader umutlarını nasıl söndürüyor baksana! Yıllar geçtikçe herkes her türden felaketle karşılaşır ve belirsizliklerle doludur ölümlülerin hayatı.
151 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
“Acı kızgın bir boğa gibidir. Onu küçük bir yere kapatırsanız iyice vahşileşir ve kaçmaya çalışır. Ama açık bir alana koyduğunuzda sakinleşir. Farkındalık, acı için duygusal bir açık alan yaratır.”“Neşelen.” “Bu kadar abartma.” “Kendin için üzülmeyi bırak.” “Her şeyi berbat etme.”Tedirgin, üzgün, öfkeli ya da yalnız hissettiğinizde kafanızın içinde bu eleştirel sesleri duyuyor musunuz? Kendinize karşı yargılayıcı olmak yerine zorlu duyguları kabul etseydiniz hayatınız hangi noktada olurdu, hiç düşündünüz mü?Dr. Christopher Germer yıllar süren bilimsel çalışmalarında mantığa aykırı gibi görünen bir sonuca ulaştı: Hepimiz acıdan kaçınıyoruz ama acıyı kabul etmek ve utanç duymadan ve yargılama olmaksızın kusurlarımıza, eksiklerimize şefkatle karşılık vermek, iyileşme yolunda olmazsa olmaz adımlardır. Bu bilgece ve anlamlı kitap öz şefkatin gücüne ışık tutarken, öz şefkat çalışmalarının nasıl uygulanabileceğini gerçekçi, bilimsel ve yaratıcı stratejilerle dile getiriyor.Klinik Psikolog Dr. Christopher Germer Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde psikiyatri alanında öğretim üyesidir. Psikoterapi temelli farkındalık ve şefkat konularında, dünyanın dört bir tarafında seminerlere katılıp eğitimler vermektedir. Psikoterapi ve Meditasyon Enstitüsü ile Şefkat ve Farkındalık Merkezi’nin kurucularındandır. Kitabı 18 ülkede yayınlanan Dr. Germer, uluslararası alanda öz şefkatli farkındalık konusunun tanınmasında öncü olmuştur
Düşüncenin Gücü
Düşüncenin GücüJames Allen · Koridor Yayıncılık · 20082,371 okunma
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
Bu kitabı okurken, Tophane'de, umutlarla, işçi alımı için muayene sırası bekleyen, gariban Anadolu insanı ile ben de üşüdüm, nefesimin buharıyla ellerimi ısıttım. Sirkeci'den Gleiss 11'e kalkan trenlerde geride kalanlar için buruktum, onları bekleyen şeyler için ben de tedirgin oldum. Köln'de Ford fabrikasında bantların başına ben de gittim her sabah. Dom katedraline sırtımı verip yolumu buldum. Barakalarda, yurtlarda halsiz düştüm, uyudum. Madenlerde güneş görmeden gençliğimi verdim. Gurbetliği ve yalnızlığı hissettim. Sıla yolunda coşkuyu yaşadım. Baskıyı, şiddeti gördüm. Gettolarda yokluğu özümsedim. Utanç duvarının küf kokan gölgelerinde yürüdüm. Semra Ertan için dizlerimi dövdüm. Çetin Mert ile su kanallarında hayat mücadelesi verdim. Ve yıllar sonra geri döndüm Islahiye'ye. 'Diaspora' mazimizde büyük bir vakıa. Gidenler ne Alman, ne de Türk olabilmiştir çokların nezdinde, ne acı. Bir belgesel gibi izledim kitabı. Akıcı ve heyecan verici. Tavsiye ederim.
11. Peron
11. PeronGökhan Duman · Vadi Yayınları · 2018365 okunma
İZLERKEN
En uçtaki sis bulutu güneyden gelen toz, Evler ve ırklar arası gruplaşmış bir şehir, Kentliler eski yeni diyerek avunuyorlar. Eski Mardin'den aşağı bakınca iki tepe arasında Pazarcık görünüyor. Daha uzaktan bakınca karınca yuva yapmış gibi. Biz alemin içinde bir tozuz biliyorum fakat çıplak gözle gözlemlemek için iyi bir yer. Peşim sıra
Hepimiz hayatımızın farklı dönemlerinde maske takıyoruz. Kabul etmek istesek de, istemesek de oradalar. Bunun her zaman kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum; bazen bu maskeler bize ihtiyacımız olan korumayı sağlıyor. Bu, bana kötü bir haber aldığım ama aynı zamanda hemen önemli bir toplantıya gitmek zorunda kaldığım zamanları hatırlatıyor. Orada olmak, o anın içinde kalabilmek ve kötü haberle ilgili tüm duygularımın yüzümden okunmasına izin vermemek için, kendime bir tuvalet aynasında elimden gelen en iyi moral konuşmasını yapıyorum ve "kontrol bende" maskesini takıyorum. Ayrıca yıllar boyunca derinlerde acı çekiyor, korkuyor ve yalnız hissediyorken de "her şey yolunda" diyen maskeler taktım.
292 syf.
10/10 puan verdi
Yıllar önce bitpazarından 2 TL’ye bulduğum farklı bir yayınevi’nin 1980 tarihli 2. basımı olan ve kütüphanemin en değerli kitaplarından biri Guguk Kuşu; orijinal adı ile ‘’One Flew Over the Cuckoo’s Nest’’, 1962’de Ken Kesey tarafından kaleme alınan ve alt metninde müthiş bir sistem eleştirisi barındıran bir kitap. Romanın ana karakteri Randle Patrick McMurphy, toplumsal yaşama uyum sağlamayan, otorite karşıtı bir karakter olarak resmedilir. Muhteşem sürükleyici, acı acı güldüren bu kitapta ele alınan dönemin tedavi yöntemleri ise insanın kanını donduran cinsten... Okumayı planlayanlara şiddetle tavsiye ediyorum… ** McMurphy’nin toplumsal normlarla uyuşmayan anormal davranışları, şiddete meyilli oluşu ve birçok kavgaya karışması sonucunda alınan bir mahkeme kararı ile McMurphy akıl hastanesine gönderilir. Başta burada güvende olacağını ve hastanede eğleneceğini düşünen McMurphy, zaman içerisinde Büyük Hemşire Ratched’in otoriter tavrı sebebiyle özgürlüğünü kısıtlandığını hissetmeye başlar ve otoriteye karşı ayaklanır. Beraberinde akıl hastanesindeki hastaları da bir şekilde başkaldırısına dâhil eden McMurphy ne yazık ki romanın sonunda dönemin en vahşi tedavi yöntemlerinden sayılan lobotomi ile tedavi(!) edilir…
Guguk Kuşu
Guguk KuşuKen Kesey · Turkuvaz Kitap · 20071,611 okunma
158 syf.
·
Puan vermedi
İntikam Soğuk Yazılan bir Mektuptur
Kitap, Kafka'nın babasıyla ilişkisine dair bir deşifre metni. Sıska bir çocuğun, devasa cüsseli bir baba karşısında yok hükmündeki sözlerinin acımasız soğukluğu. Duyguların çocukken görülmemesi, yok sayılması bir yana, baba tarafından benliğinin tuz buz oluşuna ürperten tuhaflıkta bir bakış. Dünyada bu kılıçtan keskin cümlelerin ağırlığı altında ezilmeyecek bir insan olduğunu düşünmüyorum. Kafka sanki soğukkanlılıkla intikam alıyor, acısını çıkarıyor gibi vuruyor da vuruyor sayfalarca. Bu kadar tarafsız bakabilmesi, yıllar öncesinden çocukluğunu bu yoğunlukta hatırlayabilmesi, çoğu zaman duyguları alınmışçasına acımasız kelime seçimleri beni çok etkiledi. Çocukluğundaki babasıyla ilişkinin yıllar içindeki dönüşümünü (dönüşemeyişini), tüm yeni gençliğine, kariyer tercihlerine, ilişki biçimlerine ve yaşamına nasıl sirayet ettiğini an be an okumak üzerimde çok gerçekçi bir acı bıraktı. Ebeveyni ile ilişkisini anlamak ve ebeveyn olma niyeti olan herkesin okumasını tavsiye ederim.
Babama Mektup
Babama MektupFranz Kafka · Cem Yayınevi · 200940,3bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.