Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Niçin ameliyat olduğunu sorduğumda, kendi kendime bir daha ona asla söyletmeyeceğime söz verdiğim yanıt, suratında sahte bir sırıtışla kutudan fırlayan soytarı gibi çarptı: "Daha sonra."
Veya belki de onun bizde geçirdiği ilk haftadan sonra başlamıştır, benim kim olduğumu hâlâ hatırladığını, beni yok saymadığını görüp heyecanlandığım ve kendime, bahçeye gittiğim zaman yanından geçerken onu görmezden gelme keyfini yaşama iznini verebildiğim günlerde.
Reklam
Bugün, yeni gelen birisinin yol açtığı sıkıntı, huzursuzluk, heyecan; dünya kadar mutluluğun bir parmak ötede dolanıp durduğu düşüncesi; yanlış anlamış olabileceğim ve yitirmek istemediğim; her seferinde hakkında çok iyi düşünmem gereken insanları boyuna yoklayıp durmam; arzuladığım ve beni arzulamasına can attığım herkese yakıştırdığım korkunç şeytanlıklar; sanki dünyayla benim aramda perde yokmuş da incecik kâğıtlardan yapılmış sürgülü kapılar varmış gibi çektiğim perdeler; hiçbir zaman şifreli olmamış şeylerin şifresini karıştırmaya ve sonra yeniden anlaşılır hale getirmeye çalışmalar; bunların hepsi, Oliver'ın evimize geldiği yaz başladı. Bunlar, o yaz popüler olmuş her şarkıda, Oliver'ın kaldığı sırada ve sonrasında okuduğum her romanda, sıcak günlerin biberiye kokularından, ağustosböceklerinin deli gibi cırlamalarına varıncaya dek her şeyde kazılıydı; birlikte büyüdüğüm ve o güne dek hayatımın her yılında tanıdığım kokular ve sesler birden bana düşman kesilmiş ve o yaz yaşanan olayların rengini sonsuza dek taşıyan bir ton edinmişti.
En iyisi ondan uzak durmak, diye düşündüm. Ellerinin, göğsünün, ayaklarının, var olduğu sürece hiçbir pürüzlü yüzeye değmemiş derisine -ve diğer, o daha sevecen bakışı size yöneldiğinde, yeniden diriliş mucizesi gibi gelen gözlerine- vurulacaktım az kalsın. O gözlere asla uzun süre bakamazdınız ama niçin bakamadığınızı anlamak için bakmaya devam etmeniz gerekirdi.
O zaman hemen gülmüş ve Carlo Levi'nin kitabına gizliden göndermeyi fark etmişti. Zihnimizin paralel çalışması, hangi sözcüklerin diğerleriyle oyun oynadığını hemen anlamamız hoşuma gitmiş, ama son anda kendimi frenlemiştim.
Ama düşündüğümden daha sonra, ben hiçbir şeyin farkına varmadan başlamış da olabilir. Birisini görürsün, fakat aslında onu görmezsin, sırasını bekliyordur. Yahut onu fark edersin, ama tık eden, "çarpıcı" bir şey yoktur ve sen bir varlığın ya da kafanı karıştıran bir şeyin farkına bile varamadan, sana verilen altı hafta neredeyse geçmiştir ve adam ya gitmiş ya da gitmek üzeredir. Sen aslında, haftalardır hiç fark etmeden, burnunun dibinde olup biten ve istiyorum demen gerektiğinin tüm belirtilerini taşıyan bir şeyi kabullenmeye çabalıyorsundur. Nasıl anlayamadım? diye sorarsın. Ben arzuyu hemen tanırım... ve bu kez yine tümüyle kayıp gidiyordu. Gerçekte tek istediğim ten, sadece tenken zihnimi her okuduğunda, yüzünde aniden beliren o alaycı gülümsemeye kapılıyordum.
Reklam
Tam ondan tekrar hoşlanmaya başlamışken, suratıma çarpıverdi: "Daha sonra, belki." Kitap okumayı listenin sonlarına koymuş, o ana dek sergilediği dik kafalı, küstah tavrından ötürü, kitap okumanın onun için sonlarda geleceğini düşünmüştüm. Birkaç saat sonra, Herakleitos hakkında yazdığı bir kitabı henüz bitirmiş olduğunu ve "okuma"nın onun yaşamının herhalde pek önemsiz bir parçası olmadığını hatırlayınca pedalları ustaca geri çevirmem ve benim asıl ilgi alanımın onunkiyle aynı olduğunu bilmesini sağlamam gerektiğini fark ettim. Ama beni sarsan şey, kendimi kurtarmak için gereken ayak çabukluğu değildi. Gerek o anda, gerekse tren yolunun orada havadan sudan konuşmamız sırasında boyuna, dışarıya hiç öyle görünmeksizin, hatta kendi kendime bile kabul etmeksizin hep çabaladığım -ama beceremediğim- bir şeyi, onu tavlamaya çalıştığımı sonunda birden fark etmemin yol açtığı nahoş tedirginlikti.
Buralarda ne yapılırdı? Hiçbir şey. Yazın bitmesi beklenir. Kışın ne yapılırdı peki? Vereceğim cevaba güldüm. Anladı ve "Dur söyleme: yazın gelmesi beklenir, öyle değil mi?" dedi. Düşüncelerimin okunması hoşuma gitmişti. Yemek cefasını kendisinden öncekilerden daha çabuk kapacaktı.
Onları görmek ister miydi? "Daha sonra. Belki." Kibar bir kayıtsızlık; sanki ona yaltaklanmak için duyduğum yersiz hevesi fark etmiş de beni başından savıyormuş gibi. Ama bana battı bu.
Yahut belki plajda başlamıştır. Ya da tenis kortunda. Veya geldiği ilk gün ona evi ve çevreyi göstermeyi teklif ettiğim, şurası burası derken onu çok uzaktaki, bir zamanlar B.'yi N.'ye bağlayan terk edilmiş tren yoluna doğru uzanıp giden uçsuz bucaksız boş arazideki çok eski demir bahçe kapısına kadar götürmeyi başardığım, birlikte yaptığımız ilk yürüyüş sırasında.
Reklam
Belki de onun, bu cefa çektiren yemeklerden biri sırasında gelişinin hemen sonrasında başlamıştır her şey.
Ondan hoşlanmaya başlayabilirdim gerçi. Yuvarlak yanaklarından yuvarlak topuklarına dek. Sonra, birkaç gün içinde, nefret etmeyi öğrendim ondan. Aylar önce, başvuru formundaki fotoğrafıyla, hemen yakınlık kurulacakmış umuduyla göze çarpan insan buydu.
Sonra, neredeyse hiç düşünmeden ve sırtı taksiye dönük halde, boşta kalan elinin tersini sallıyor ve boşvermişçesine Daha sonral diyor taksideki, muhtemelen istasyondan oraya kadarki ücreti paylaştığı başka bir yolcuya. Buna eklenen hiçbir isim, bu tatsız ayrılışı yumuşatacak hiçbir jest yok, hiçbir şey. O iki sözü söylemiştir. Çabucak, küstahça ve dobra dobra; buyur sen seç, neyi seçeceğin onun derdi değil. Görüyorsun, dedim içimden, zamanı geldiğinde bize de böyle hoşçakal diyecek. Ters, baştan savma bir "Daha sonra!"yla.
Later!
"Daha sonra!" Sözcükler, konuşma, yaklaşım işte bu. Birisinin hoşçakal demek için "daha sonra" sözcüklerini kullandığını hiç duymamıştım. Kaba, ters ve dışlayıcı bir etkisi var; sizi tekrar görmeyi ya da sesinizi duyup duymamayı hiç umursamayan birinin gizlenmiş kayıtsızlığıyla söylenmiş sanki. O adam hakkında hatırladığım ilk şey bu ve bugün bile hâlâ kulaklarımda. Daha sonra!
Sayfa 9 - ElioKitabı okudu
"Biz birbirimizindik ama birbirimizden o kadar ayri kalmistik ki, baskalarinindik artik. Yasamlarimizda asil hak iddia edenler isgalciler ve sadece isgalcilerdi."
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.