Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mr No!

Mr No!
@adsoy
Hiç..
Franz için aşk kamusal yaşamın bir uzantısı değil, antiteziydi. Kendini eşinin merhametine bırakmayı özlemek demekti. Bir savaş tutsağı gibi teslim olan kişi aynı zamanda silahlarını da bırakmak zorundadır. Gelebilecek darbeye karşı daha baştan savunmasız olduğu için de darbenin ne zaman geleceğini merak edip durmaktan kendini alamaz. Franz için aşk sürekli bir darbe bekleyişi idi diyorsam, işte bundan.
Reklam
Tereza’yı içine düştüğü sıkıntıdan çekip çıkaran ve yeniden yaşama gücü aşılayan güzellik duygusuydu.
Yaşamının geride kalan yedi yılını acımasızca yıkmayı, yoketmeyi özlüyordu. Bu göz kararmasıydı. Esriten, önüne geçilmez bir düşme arzusu. Göz kararmasına güçsüzlerin esrimesi de diyebiliriz. Güçsüzlüğünün farkına varan bir kişinin güçsüzlüğüne karşı çıkmak yerine ona boyun eğmeye karar vermesi… Güçsüzlükten sarhoştur, daha güçsüzleşmek ister, kentin en büyük meydanında herkesin gözü önünde yere yuvarlanmak, daha da alçalmak, aşağının aşağısı olmak ister.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar. Ve kendi kendine bütün bunları söyledikten sonra, yüzünü Karenin’in tüylü başına gömdü: “Kusura bakma, Karenin. Anlaşılan bir taşınma daha bekliyor seni,” dedi.
Aşklarına rağmen, birbirlerinin yaşamını cehenneme çevirmişlerdi. Birbirlerini sevmeler”i, suçun onlarda, davranışlarında ya da duygularında tutarsızlığa düşmelerinde olmadığının kanıtıydı sadece; o güçlüydü, kendisi güçsüz.
Reklam
Gözü ‘daha yükseklerde bir yerde’ olan herkes günün birinde gözünün kararabileceğini hesaba katmalıdır. Nedir göz kararması? Düşme korkusu mu? Peki ama gözetleme kulesinin sapasağlam trabzanları da olsa bu korkuya kapılırız; neden? Yok, göz kararması düşme korkusundan farklı bir şey. Bizi çağıran, bizi kışkırtan, altımızdaki boşluğun sesidir göz kararması; düşme arzusudur, bu arzunun karşısında dehşete kapılır, kendimizi korumaya çalışırız.
Rüya görmek sadece bir iletişim (ya da şifreli iletişim diyelim isterseniz) edimi değildir; aynı zamanda estetik bir etkinlik, bir imgelem oyunu, kendi başına değeri olan bir oyundur. Rüyalarımız bize düş kurmanın -olmayan şeylerin rüyasını görmenin- insanlığın en köklü gereksinimleri arasında olduğunu kanıtlar. Tehlike buradadır işte. Rüyalar güzel olmasa, çarçabuk unutulurlardı.
Birörnekliklerinden, farklılıktan yoksun oluşlarından delicesine sevinç duyan kadınlar aslında, aynılıklarını mutlaklaştıracak olayı, yaklaşmakta olan felaketlerini kutluyorlardı.
Bu çığlık duyumsallığın dışavurumu değildi. Duyumsallık, duyuların tümden harekete geçirilmesi anlamına gelir; kişi, eşinin çıkardığı her sesi yakalayabilmek için kendini zorlar, dikkat kesilir. Tereza’nın çığlığı ise duyuları sakatlamayı, her türlü görme ve duymayı engellemeyi amaçlıyordu. Bağıran şey gerçekte bütün karşıtlıkları, ruh ve beden ikiliğini, hatta belki zamanı silip ortadan kaldırmaya çalışan çocuksu idealizmiydi aşkının.
Ama aşkın doğuşuna unutulmaz biçimde kenetlenen ölüm ve gar motifi; umarsızlık saati gelip çattığında tüm karanlık güzelliğiyle kışkırttı onu. Kendisi farkına varmasa da, birey en sıkıntılı anlarında bile güzelliğin yasaları uyarınca örer yaşamını.
Reklam
Gereklilik büyülü çözümler tanımaz -bunlar rastlantının işidir. Bir aşk unutulmaz olacaksa eğer, küçük rastlantılar Assissili Francis’in omuzlarına konan minik kuşlar gibi hemen o an kanat çırpa çırpa gökten aşağı doğru süzülmelidir.
Ama aslını ararsanız, bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir? Rastlantıların, sadece rastlantıların söyleyecek bir sözü vardır bize. Gereklilikten doğan, olmasını beklediğimiz, günbegün yinelenen her şey dilsizdir. Sadece rastlantı bir şeyler söyler bize. Onun diyeceklerini çingenelerin kahve falı bakması gibi karineyle çıkarırız.
Ama aşık insana midesinin gurultusunu dinletecek oldunuz mu bir kere, ruhla bedenin birliği, bilim çağının o lirik yanılsaması hemen o an siliniverir. :::::::::::::::::
Beden bir kafesti ve bu kafesin içinde bakan, dinleyen, korkan, düşünen ve hayretlere düşen bir şey vardı; bu bir şey, beden çıkarıldıktan sonra geriye kalan, ruh idi.
181 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.