Michelange'ın mahşerinden dehşetle ürperti duyanlar, en son size soruyorum:"Korku, korku nedir bilir misiniz? İnsanların kelebekler gibi uçtuğu, dağların atılmış pamuk gibi boşlukta dolaştığı gün, korkuyu öğreneceksiniz!" diyen Kur'an hikmetinden hiçbir ilham, bir aşk, bir ihtiras duymadınız mı?
Günümüz ruhları doyurucu değildir. Sebebi şu ki bizim olmayan bir vücut, bizim olan bir ruhun yerine geçti ve bizim ruhumuzu bize düşman bir vücut kemirdi.
İlim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır.
Müsbet ilim, ruhi ve ahlaki değerlerle insanlık içinde bir Rönesans yaratacak yerde, Avrupa milletlerinin insanlığı gittikçe daha mükemmel ve teminatlı şekilde istismar edebilmeleri için, arzın ham maddeleri üzerindeki sarsılmaz saltanatlarını temin etti.
Müslüman Anadolu'nun yanık toprağı üzerinde yaşayıp da ruh yapımıza İslam'ın dışında temel aramak, normal bir beynin samimi düşüncesinin mahsülü olamaz.
Hakikat aşkı, hayati hazlar içinde yaşamaktan hoşlanan nebati tabiatımıza isyan; sanat, fani tasavvurlar arasında bunalan hayvani tabiatımıza isyan; ahlak ise nefsi için sevmekle öğünen insani tabiatımızın üstüne bizi yükseltecek Allah'la birlikte yapılan isyandır.
Sonsuzluk iradesini kazanırsak, şahsiyet sahibi, yaratıcı, hür ve asi, idealist, merhametle aşkın barındığı bahtiyar bir cemiyetin, ilahi beldenin mesut insanları olacağız.
Cemiyete, yine bizzat cemiyeti öven çoban, bu işi maharetle yaparsa, kendini tapındırır. Hem kendisini alkışlatmak, hem kendini alkışlayanları övmek;işte cemiyet canbazının muhteşem tılsımlı!