"Sessizlik ne kadar güzel!" dedi bana. "Derinliği de, kabaran denizin plaj üzerine eşit aralıklarla ulaşmasıyla daha da enginleşiyor!"
"Çevremizi saran üç sonsuzluk, su, hava ve kumlara açarsan duyularını, özel olarak da dalgaların çekilip çekilip geri gelişlerinin ritmini dinlersen," diye cevap verdim ona, "söze tahammül edemezsin artık, bu sesin içinde seni ezip geçen bir düşünce keşfettiğin izlenimine kapılırsın. Dün, günbatımında, bir hisse kapıldım; beni altüst etti."
"Ah! Öyle mi? Konuşalım bu konuda," dedi bana uzun bir sessizlikten sonra. "Bundan daha ürkütücü bir konuşmacı olamaz. Çevremizi saranların ahenginin nedenlerini keşfettiğimi sanıyorum," diye devam etti. "Aslında üç temel renkten, kumların ışıldayan sarısı, gökyüzünün mavisi ve denizin tekdüze yeşilinden başka rengi olmayan bu manzara, yabanıl olmadan yüce, ıssız olmadan uçsuz bucaksız, yorucu olmadan tekdüze; yalnızca üç unsuru var ama çeşitli."
"Yalnızca kadınlar hisleri bu biçimde dile getirebiliyor," diye cevap verdim. "Bir şair için umutsuzluk verici olurdun. Senin o güzel ruhunu o kadar doğru tahmin etmişim ki!"
"Öğlenin aşırı sıcağı sonsuzluğun bu üç ifadesine, içe alıp yok eden bir renk katıyor," diye devam etti Pauline gülerek. "Burada Doğu'nun şiirleri ve tutkuları geliyor aklıma."
"Benim aklımaysa umutsuzluk."
DENİZ KIYISINDA BİR DRAM
Sayfa :165
CAN YAYINLARI