Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah bu erkekler, hem kadınsız yapamazlar hem de birikmiş ne kadar öfkeleri varsa hepsini de kadınlara yönlendirirler. Dostları da kadınlar, düşmanları da...
Ah bu kadınlar... Geçen arkadaşımla konuşurken, kadınlar olmasaydı hayatın ne kadar renksiz olacağını söylemiştik. Gerçekten de öyle. Her şeye rağmen kadınlar erkeklerin hayatını renklendiren bir ışık gibiler.
Reklam
"Keşke hiç vicdanım olmasaydı,diyeceğim geliyor.Bu öylesine ağır bir yük ki! İyi olmak gibi bir çabam olmasaydı,kötü bir şey yaptığım zaman içimde böylesine bir huzursuzluk duymasaydım pekala işlerim yolunda gidecekti." İyi Eşler kitabı Küçük Kadınlar kitabında tanıdığımız;Amy,Jo,Beth ve Meg'in genç kız ve evlenip kurdukları yuvada bir çok sorun ve güzel olaylarla kaldıkları anlarını okuyoruz. Meg,evlenip yuva kurmuş küçük bir anne ve hoş bir ev kadını. Jo,hala özgürlüğünün tadını çıkarıyor ve bir çok şehre gezilere katılıyor. Amy, büyük bir arayış içinde ve asla vazgeçmiyor. Beth,ah Beth🥺 sağlığı ilgili büyük sorunlar yaşıyor 😞 İlk kitabı çok sevmiştim ve ikinci kitapta benim için iyiydi.Evet çok sakin ama bir o kadar da akıcı sıkılmadan okudum çok sevdim tavsiye ederim 👍🤗 "İnsanın sevmediği birini sırf karşısındaki seviyor diye sevmesi olanaksız." "Bazen bize en yakın,en çok sevdiğimiz insanlarla aramızda öyle bir mesafe vardır ki bunu ne yaparsanız yapın aşamazsınız." "Ah kızlarım,ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın,sizin için bundan daha büyük bir mutluluk dileyemem."
Ah bu kadınlar :))
Ah bu kadınlar yok muydu?İstadiklerini elde etme konusunda üzerlerine yoktu.
Sayfa 149 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
1040 syf.
·
Puan vermedi
Yerdeki hazineler "iri memeler ve geniş kalçalar" işte!..
Merhaba arkadaşlar...Kitabı ilk gördüğümde sizde de olduğu gibi isminden doğan sezgilerle kitabın içeriğini ve konusunu merak ettim... Evet kitabın içinde gerçekten iri memelere ve geniş kalçalara sahip olan kadınlar ve bunlara düşkün olan bir kahraman var ama asıl konu 2.japonya ve Çin savaşından önce ve sonra yaşananlar... Bu yaşananlar; kıtlık, yoksulluk, kayıplar, aşk, sevgi, fedakarlık, düş kırıklığı, ihmalkarlık, iç savaş, hüzün, annelik duygusu, ölüm vs... Kitapta Shangguan ailesinin hayatı anlatılıyor: rüzgarın gökyüzünde; ilk başta hızlı, sonra yavaş ve daha sonra daha hızlı bir şekilde dağıttığı bulutlar gibi savrulan Shangguan ailesinin hayatı... Evlendikten sonra tatmadığı acı kalmayan anne xuan'er lu'nun hayatı; lu'nun sekiz kızının trajedik hayatları; ve lu'nun boylu poslu, yakışıklı ve biricik oğlu olan ama bunlara rağmen karakteri zayıf ve kendini sadece annesinin memesine ve diğer memelere bağışlayan; meme düşkünü Shangguan Jintong'un hayatı... Kitap yaklaşık bir aydır elimde... Evet kitabı içime sindire sindire, içinde kendimi bularak okudum... Gerçekten etkilendim de, özellikte kitabın son bölümlerinde... Xuan'er lu'nun yaşadıklarını okuduğumda hep gözlerim doldu... Ah lu! Çilekeş lu dediğim de oldu... Bu kitap beğendiğim ve iyi ki okudum dediğim kitaplar listeme eklendi... Zaten 2012 Nobel edebiyat Ödülü almış bir kitap olduğu için bence okunması gereken bir kitap... Sevgilerimle... İyi geceler...
İri Memeler ve Geniş Kalçalar
İri Memeler ve Geniş KalçalarMo Yan · Can Yayınları · 2019520 okunma
"Sen akıllı bir adamsın, dostum John; iyi mantık yürütürsün ve nekān gözüpektir, ama çok fazla önyargılısın. Gözlerinin görmesine ya da kulaklarının duymasına izin vermiyorsun ve günlük yaşamınin dışında olan şeylerin senin için değeri yok. Anlayamayacağın, ama yine de var olan şeyler olduğunu düşünmüyor musun; bazı insanların görebildiği,
Sayfa 217 - Dr. Seward'ın Günlüğü - 26 EylülKitabı okuyor
Reklam
Bunu anlaman için kadın kılığına girmen gerekiyormuş Talat bey :)
- Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz , kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz. Ve bir taraftan da kendimizi onlara güldürüyoruz. Çünkü bazı kurnaz kadınlar var "Bu ne budala şeymiş, dur bununla biraz eğlenelim" diyerek bizi maymun gibi oynatırlar.
Sayfa 45 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okudu
Adeta tüm kemikleri kırılmış ama yanlış kaynamış bir dev gibiydi. Bodur, eni boyuna eşit ve belirgin hatlarıyla, saygın bir kişiliğin söylediği gibi gizlisi saklısı olmayan bu tek gözlü dev, üzerindeki gümüş çıngıraklarla kaplı kırmızı mor peleriniyle ve özellikle muhteşem çirkinliğiyle hiç kımıldamadan şapelin eşiğinde belirdiğinde onu hemen tanıyan izleyiciler hep bir ağızdan bağırmaya başladılar: - Bu zangoç Quasimodo! Notre-Dame'ın kamburu Quasimodo! Tek gözlü Quasimodo! Eğri bacaklı Quasimodo! Bravo! Bravo! Görülduğü gibi bu zavallının pek çok lakabı vardı. -Hamile kadınlar kendinize dikkat edin! diye haykırdı öğrenciler -Ve hamile kalmak isteyenler de! diye ekledi Johannes. Gerçekten de, kadınlar yüzlerini saklıyorlardı. +Ah...!Alçak maymun...!diyordu biri... +Çirkin olduğu kadar korkunç! diyordu bir diğeri. +Şeytanın ta kendisi! diye ekledi üçüncüsü. +Notre-Dame'in yakınında oturduğum için ne kadar bahtsızım; geceleri onun dam oluklarında gezindiğini duyuyorum
Cehennemde Bir Mevsim - Arthur Rimbaud
Eskiden, iyi anımsıyorsam eğer bir şölendi yaşamım, bütün yüreklerin açıldığı, bütün şarapların aktığı. *Güzelliği dizlerime oturttum bir akşam. -Ve acı buldum onu. Ve sövdüm ona.* Önlem aldım toplumsal düzene karşı. Uzaklaştım. Ey büyücü kadınlar, ey yoksulluk, ey kin, hazinem sizlere emanet edildi. Başardım usumun arınmasını bütün insancıl umutlardan. Bir yırtıcı hayvanın sessiz sıçrayışıyla üzerine çullandım her kıvancın, boğazlamak için onları. Cellâtları çağırdım, ölürken dişlemek için tüfeklerinin dipçiğini. Afetlere çağrı çıkardım, kumla, kanla soluksuz bırakmak için kendimi. Mutsuzluk tanrımdı benim. Çamura uzandım boylu boyumca. Kurulandım suçun rüzgârında. Ve deliliğe yaman bir oyun oynadım. Ve budalanın korkunç gülüşünü getirdi bana ilkyaz. Ama, daha geçenlerde, son falsomul yapmak üzereyken, aramayı düşündüm, belki de beni inancıma yeniden kavuşturacak olan o eski şölen anahtarını. İyiliktir bu anahtar. Kanıtlıyor bu düşünce düş görmüş olduğumu. "Sırtlan kalacaksın..." falan diye haykırıyor başıma çok hoş bir haşhaş çelengi takan şeytan. "Bütün tutkularınla, ve bencilliğinle ve bütün günahlarında kazan ölümü." Ah! gına geldi ondan: Ama daha az öfkeli bir gözbebeği rica edeceğim senden sevgili şeytan! ve bu arada gecikmiş birkaç küçük alçaklık, lanetli defterimden birkaç iğrenç yaprak kopartıyorum, yazarda betimleyici ya da eğitici yeteneklerin bulunmamasından hoşlanan sana.
Hem neden ölümsüzlüğe sahip olmak isteyesin ki?" diye sordu. "Nasıl istemeyesin?!" dedim karşı çıkarak. "Bir mum gibi sönmek mi istiyorsun? Varlığını sürdürmek, sürekli olarak gelişmek, büyümek ve ne bileyim, sonsuza kadar mutlu olmak istemez misin?" "Açıkçası, hayır," dedi. "Hiç istemem hem de. Ben çocuğumun ve onun çocuğun varlığını sürdürmesini isterim, ki öyle de olacak. Neden böyle bir şey isteyeyim ki?" "Ama Cennet bu!" diye israr ettim. "Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi var burada, hem de Tanrı'nın yanında olacaksın." Daha önce din konusunda hiç bu kadar dil döktüğümü hatırlamıyorum. Lanetlenme konusunda dehşete düşmüş, Kurtuluş'un adaletini sorgulamış olabilirdi fakat Ölümsüzlük kesinlikle asil bir inançtı. "Ah, Van," dedi ellerini bana uzatarak. "Ah Van, hayatım! Bu konuda böylesine derin hislerin olması ne harika! Elbette bizim istediğimiz de bu, Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi, ve Tanrı'nın yanında olmak! İlerleme de tabii, unutma, her zaman ama her zaman Gelişmek gerek. Bizim dinimiz de bizim bunları istememizi ve bunlar için çalışmamızı öğütlüyor, öyle de yapıyoruz zaten." "Ama sizinki BURASI için geçerli," dedim, "sadece dünyadaki hayat için." "Ee? Siz de ülkenizde, sevgiye ve hizmete dayalı o güzel dininizi bu hayat için, dünyadaki hayat için yaşamıyor musunuz?"
Sayfa 169Kitabı okudu
Reklam
328 syf.
10/10 puan verdi
Deli dolu düşler yüreğimi süsler can alıcı bakma ah içime işler..
Hiçbir kadın şans eseri sevmez, hiçbir kadın boşuna sevmez..Son zamanlarda beni benden alan bir kitap okudum ben :) beni aldı götürdü çook uzaklara babamın kucağına dizinde oturduğum günlere :) kulağıma "seni çok seviyorum" dediği günlere ahh ah..Koca bir 6-7 sene geçirdik aynı evde sevginin doruklarına çıkardı beni canımın içi ama yetmedi,yetmemiş ben bugün bunu çok daha iyi anlıyorum..Bir de hiç almayanları, alamayanları düşünüyorum daha bi üzülüyorum..Bu eseri bütün kadınların okumasını o kadar çok isterim ki.. Hepimizin hayatından kesitler bulabildiğimiz, çaresiz kaldığımız zamanların başkalarınında yaşadığını okumak ve buna bir çözüm yolu göstermesi kitabı ilişki yol haritası gibi önümüze koyuyor bence.. Söylenecek çok şey var ama ben kısa öz olarak ve özellikle güzel Kadın sana diyorum ki ; çok seviyorsan,dengeyi bulamıyorsan,kendini iflah olmaz ruhlara adıyor ve üzülen hep sen oluyorsan yap kendine bi iyilik valla iyi gelecek bu kitap sana... :) Herkese koşulsuz sevgiler ve sağlıklı fedakârlıklar diliyorum ve kendinizi iyi hissettirecek bi şarkı...:) youtu.be/uTSYnM-UxD0?si=...
Aşırı Seven Kadınlar
Aşırı Seven KadınlarRobin Norwood · Epsilon Yayınları · 2019564 okunma
Ah bu kadınlar yok muydu? Istediklerini elde etme konusunda üzerlerine yoktu.
Sayfa 149 - İş Bankası Kültür Yayınları, 5. BaskıKitabı okuyor
Ah'lar Ağacı
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolanya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı. Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses, diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal Aptal güldüm birde buna. Ayşecik vazoyu kırıyor Ve "tamir et bakalım" diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnıbahar kızartmıyordu asla. Başroldeki kadınlar.
Sayfa 13 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Kadınlar hakkında güzel şeyler söyleriz, ama içten içe onların, en azından çoğunun, sınırlı varlıklar olduğunu biliriz. Onlara işlevsel yetilerinden ötürü saygı duyarız, ama bu yetilerden yararlanırken bile saygısızlık ederiz; dikkatle koruyup kolladıkları erdemlerine saygı duyarız,ama davranışlarımızla bu erdeme ne kadar az önem verdiğimizi gösteririz; onları tamamen kendi kararımızla belirlediğimiz ücretler karşılığında hayat boyu bize bağlı kalıp, anneliğin gerektirdiği geçici görevler haricinde işleri güçleri her açıdan bizim ihtiyaçlarımıza koşturmak olacak şekilde en kolay hizmetkarlar haline getiren saptırılmış annelik faaliyetlerinden ötürü onlara saygı duyarız. ah, onlara saygı duyarız, ama yerlerini bilirlerse.
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürü­melerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söyle­ meye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek olu­yor ki biz , kadınları insan sırasına koymuyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.