Ol dem Bezm'de, Âlemlerin Rabbi;
“Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? ‘’… diye sorduğunda: Evet ‘’Belâ’’ cevabında karar kıldık.
İkrâr verdik Hakk’a… ve secde ettik sırrı Seyfullah’a Arş-ı alâ’da Melekler Kubbe-î Rahmânı durmaksızın tavaf ederler, daimi zikirle… Bu dem'e gelince zaman, İbrâhim Habibullah: Sultânın dünyaya teşrif edeceği yeri yaptı, hazırladı… Ve nihayet, zahiri olarak, Adem bedeninde Nurullah Beytullah'ta doğdu… Böylece,
"Adem daha su ile toprak arasındayken”.. var olan Nur-u Nübüvvet ve Nur’u Velâyet, zahiri âleme teşrif edip, âlem-i nasut’a görünmüş oldular. Nur-u Nübüvvet’in diliyle konuştu Hakk teâlâ; ‘’Allah’a ve Resulüne ve indirdiğimiz Nura iman edin’’…
Bu kez Gadir-i Hum Bezminde, Hatem-ül Enbiya sordu Nefislere; …’’Ben sizin Peygamberiniz değilmiyim?’
’ Bu soru, misak-i bezmi ezeldeki Elest sorusuyla aynı mahiyetteydi. Zira, Nurunu tamamlamak ve Dini Kemâle erdirmeyi murad eden Cenâbı Hakk’tır… Öyle ya, ‘’gizli hazinenin’’ sırrına vakıf olmak için: Akıl, Ruh ve Nefis olgunluğun vahdeti gerek…
‘’Ben sizin Mevlânız isem, Ali’de sizin Mevlânızdır‘’ buyurdu iki Cihânın Nuru… Hakikât, “mümin kulun kalbine sığan” Hakk’ın Evinden doğmaz mı?… Her dem’de, Ahd ü peymanına sadık olan kalplere selâm olsun…
Kalemine sağlık Dost !
#Keremî.