Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1) Erkeğin Vazifesi İslâm, aile efradının maddî ihtiyaçlarını (gıda, yiyecek, mesken ve tedavi) karşılamak, terbiye, talim ve himayelerini sağlamak vazifesini erkeğe yükler. Hadislerde buna ilâveten “kadının yüzüne vurmamak, kötü sözlerle tahkir etmemek, ayıplamamak, evini terk etmemek” gibi başka temel hususlar da zikredilir
Erkeğin hanımına harcadığı her şey sadakadır. Erkek hanımına su bile içirse onun ecri vardır
Sayfa 20 - Heysemi, Nûru’d-din ‘Ali İbn Ebi Bekr ve (v. 807/1404), Mecma’u’z-Zevâid ve Menba’ulFevâid, Beyrut, 1967, 4/324-325.Kitabı okudu
Reklam
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) , “öpücüğe varıncaya kadar” 244 zahire akseden her hususta çocuklar arasında müsavat emreder. Torunu Hz. Hasan ve Hüseyin (radıyallahu anhumâ) aynı anda su isterler. Hemen kalkan Resûlullah önce Hasan, sonra da Hüseyin’e suyu verir. Bundan Hasan’ı daha çok sevdiği hükmüne varmak isteyen Fâtıma’ya: “Hayır, ilk defa Hasan istedi.” cevabını verir. Resûlullah’ın bu davranışı, bilhassa kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine kadar ileri götürülen ayrımların yapıldığı bir cemiyette fevkalâde ehemmiyet taşır. Hatta illa da ayrım düşünülecekse bunu kızlar lehine tavsiye eder: “Bağış ve ihsanlarda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım.” buyurur. Nitekim, bilhassa kılık-kıyafet ve tezyin hususunda, kızlara ayrı bir itina gösterdiği anlaşılmaktadır. Necâşi’nin hediyeleri arasından çıkan altın yüzüğü torunu Ümâme’ye verdiği gibi Üsâme (radıyallahu anh) için de: “Üsâme kız olsaydı, ben ona takılar takıp tezyin eder, cazip kılardım!” demiştir. Bu sözden, kız çocuklarını, devrin imkânlarına göre daha iyi tezyin ettiği anlaşılır.
Efendimiz (aleyhissalatu vesselam), terbiyesinde olan çocuklara karşı davranışlarını sevgi ve müsamaha üzerine bina etmiştir. Hatalarını tashihte de aynı yolda devam etmiş, azar, tenkit, tahkir, surat ekşitme gibi yollara başvurmamıştır. Hz. Enes’ten bu konuda yapılan muhtelif rivayetleri şöyle birleştirmek mümkündür: “Hazerde ve seferde on yıl
çok evliliğe dair
Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) çok kadınla evliliği Medine döneminde başlar. Bu dönemde, Resûlullah’ta (aleyhissalatu vesselam) iki şahsiyet galebe çalar: Siyasî şahsiyet, teşriî şahsiyet . Bütün faaliyetlerinde ve hususen evliliklerinde bu iki şahsiyetin rolünü aramak gerekir. Binaenaleyh Medine’deki evlenmelerde bu durum
Reklam
Vefa
Hz. Peygamber evine uğrayan yaşlı bir kadına ziyadesiyle iltifat ettiğini gören Hz. Aişe, ihtiyar kadın gittikten sonra bu iltifatın sebebini sorunca şu cevabı alır: " Ey Aişe! Bu kadın Hatice'nin bir arkadaşıdır. Onun sağlığında bize uğrardı. Dostluğa vefa imandandır." Hz. Hatice'nin yakınlarına olan bu bağlılığı sebebiyle, her koyun kesişte, onun arkadaşlarına da mutlaka bir pay gönderdiğini belirtir.
Sayfa 42 - Gülyurdu YayınlarıKitabı okudu
Ancak şu kadarını bilelim ki Aleyhissalatu Vesselam, aşagıdaki kıssada bütün açıklığıyla görüleceği üzere, hanımına ittirada bulunulduğu zaman, meseleyi bir kalemde reddederek kapama cihetine gitmemiş, aksine, işi geniş çaplı bir tahkikata tabi tutmuş, Hz. Aişe'nin azatli cariyesi Berîre'ye varıncaya kadar birçok kimseye başvurup Ayşe validemiz hakkındaki kanaatlerini sormuştur. Şurası muhakkak Aleyhissalatu Vesselam, iffet abidesi, mutahhar yüce valicemiz hakkında taşıdığı herhangi bir şüphesi sebebiyle böyle bir davranışa yer vermiş değildi. O. ümmetine, insanların en hassas bir meselesinde nasıl davranacaklarna dair örnek sünnetler göstermekte idi. Bugün ümmet, namus meselesi diyerek, töre cinayeti kulpu takarak nice kanların döküldüğü, nice masum canların kıyıldığı bu meselelerde Resulullah' ın canlı örneğine ne kadar muhtaç!
Sayfa 71 - ifk Hâdisesi
Reklam
Kadınlarınızı nasıl köle –veya hayvan– döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan, beraberce yatıyorsunuz?
“Kadın” der, “Eğe kemiği gibidir, doğrultmağa kalkarsan, kırarsın. Onu bırakırsan, eğri olduğu halde istifade edersin
2) Kadının Vazifesi Kadın, kocasına karşı şu vazifelerle mükelleftir: Erkeğin yatağını başkasına çiğnetmemek, eve razı olmadığı kimseyi almamak, kocası arzu ettiği zaman nefsini men etmemek, izni olmadan evinden hiçbir şey vermemek, evinden izinsiz ayrılmamak, meşru emirlere itaat etmek.
“İman etmiş olanlar kıyamet günü şöyle derler, hüsranda olanlar kıyamet günü ken-dilerini de ailelerini de hüsrana atanlardır. İyi bilin ki zâlimler sürekli bir ateş içindedirler.” (Şuârâ, 42/45)
Ahirette, kul hakkından gelecek sorumluluğun ciddiyetini düşünerek “Keşke insan olmasaydık da böyle ağır bir imtihana maruz kalmasaydık!” mânasında beyanlarda bulunan büyüklerden birkaç misal kaydediyoruz: Hz. Ebû Bekr (radıyallahu anh) şöyle der: “Allah’a yemin olsun yol kenarında biten bir bitki olup üzerimden bir deve geçip beni yemesini,
168 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.